Çin’de son zamanlarda yeniden ve bir anda estirilen virüs, karantina, kapatma, kısıtlama hadiseleri tamamen sahte, art niyetli hadiseler… İddia edildiği kadar ciddi bir virüs de salgını da yok.
Çin, bir önceki yazıda ifade ettiğim gibi, bu güne kadar Ankebut Ağı tarafından hormonlu ve sağlıksız şekilde hızlıca büyütüldü. Çin, göstegerlerde gösterilen değerlere, sağlam bir temele dayandırılarak getirilmedi. Şimdilerde Ankebut Ağına son darbeleri de vurmaktayım ve perişan hallerdeler… Son çare olarak Çin merkezli bir yeni Ankebut Ağı örecekler ama Çin de gerçekte çok perişan halde. Bu güne kadar aslında insanlara gösterdikleri görüntünün arka planında, Çin’i kara paralarla büyüttüler ve ayakta tuttular. Kara paralar ve kara paracılar ve dünya üzerindeki kara para bağlantıları/sistemi sayemde çok büyük seviyede darbeler alınca, Çin de o nispette krize girdi. Şimdilerde, Çin’in mali krizinin daha fazla büyümemesi için insanlık dışı oyunlar sergileniyor. Çin devleti, potansiyel olarak yüz binlerce vatandaşının canına, organlarına, ırzına, çocuklarına kastediyor.
Çok ama çok büyük bir organ hasatı başlattılar. Dünyada korona/omicron oyunlarına son günlerde çok büyük darbeler vurdum ve onlarca “oyuncu” ülkenin/hükumetin peş peşe panikleyip geri adımlar atmasına sebep oldum. Buna rağmen bile Çin, benzeri geri adımları atmak yerine, son oyununu daha da aldatıcı, ezici bir şekilde, daha da büyük çapta inatla devam ettiriyor.
On milyondan fazla insan, bir oldu bitti ile karantina altına alındı. Şu anlarda bile Çin’in pek çok yerinde Çin vatandaşları, evet Çin vatandaşları, kendi devletinin eliyle öldürülüp organları için parçalanıyor. Sayıları daha az da olsa, bazı Çin vatandaşları da başka ülkelere diri diri satılıyor. Bunlar tecavüzcülere, işkencecilere, fuhuş mafyalarına, satanist ayincilere satılıyor. Ya çok feci şekillerde öldürülüyorlar ya da ölmekten bin beter hayatlar yaşatılıyorlar.
Hep söyledim, biz ırkçı değiliz. Din hürriyeti tanımayan yobazlardan da değiliz. Çin halkı, çoğunlukla uzaylı biyonik robotlarla dolu Çin idari kadrosunu ayaklarının altında ezmek isterse, işte dünyanın önünde yazıyorum ki yanlarında ölüme bile gideriz. Dünyanın dört bir yanında halkların, idarecilerinin gerçek yüzlerini gördüğü ve mücadelesini sertleştirmeye başladığı şu günlerde, Çin halkını da mücadelemize ortak olmaya çağırıyorum. Onları da dünya insanlığı ile dayanışma halinde olmaya çağırıyorum.
Ankebut Ağına bağlı konseyler ve ülkeler tarafından, en çok da yeşiller tarafından hormonla, kısa sürede ve dengesiz/sağlıksız şekilde büyütülen Çin, sert bir kayaya çarpmasından sonra, içinin ne kadar kof olduğunun, bir işe yaramaz olduğunun, bünyesinin hastalıklı olduğunun, tedaviye cevap vermeyeceğinin iyice gözler önüne çıktığı bir süreci yaşıyor.
Çin’in bundan sonra neler yaşayacağına, parçalanıp parçalanmayacağına, varlıkta kalıp kalamayacağına ya da yok olacaksa sonunun nasıl ve ne zaman olacağına Ankebut Ağı değil, çarptığı o sert kaya karar verecek…
Çünkü çok çok yakın zamanda ABD merkezli bir Ankebut Ağı kalmayacak. Çin merkezli yeni bir Ankebut Ağı ise hiçbir zaman örülemeyecek. Dünyanın başına bela olan, yakında son darbeleri de vuracağım ve büyük bir gürültüyle çökecek olan ABD merkezli Ankebut Ağının yerine, kimler Çin merkezli yeni bir Ankebut Ağı kurmak isterse, kimler bu projeye kenarından köşesinden bile destek verirse, kendi sonlarını hazırlamış olacaklar. Çin merkezli yeni bir Ankebut Ağı örülmesini önlemek için çok çok fazla sayıda müdahaleler yapabilirim. Çok sayıda tarafa ağır yıkımlar yaşatabilirim. Yerin altını da üstünü de yönlendirebilirim. Ne yeşilleri tanırım, ne grileri, ne de başka uzaylı türleri… Yerin üstünde de gerekirse üçüncü dünya savaşını bile çok kısa sürede çıkartırım ama bu hedeflerine varmalarına asla izin vermem.
Başta Türk ve İslam diyarları olmak üzere, dünyanın dört bir yanındaki mazlum milletlerin menfaatine olacak dengeler kuracağım. Dünyanın doğusunda, batısında, kuzeyinde, güneyinde, hatta Çin’de ve İsrail’de, insan kalmış, medenice yaşamak isteyen hiç kimseye düşman değilim, hiç kimseye kastetmiş değilim ve hepsinin iyiliği için de bu mücadeleyi veriyorum. Bu, sadece bir Müslüman Türkün mücadelesi ya da Türk/İslam aleminin mücadelesi değil. Bu, bu dünya insanlığının iyiliği için verilen bir mücadele… Başta Avrupa’daki ve ABD’deki medeni insan toplulukları olmak üzere, dünyanın dört bir yanındaki medeni insan toplulukları, dünyanın nereye, nasıl felaketlere sürüklenmek istendiğini görmek ve buna karşı mücadele etmek zorundalar. ABD’nin başındaki Biden-Kamala ve çetesi, Çin’in başındaki Şi ve çetesi ile danışıklı dövüşüyorlar. Bazı Avrupa devletleri ile Çin ve Rusya da danışıklı dövüşüyorlar. AB ve NATO gibi teşkilatlarda dünya insanlığının değil, biyonik robotlar üzerinden uzaylı türlerin hükmü geçiyor ve bu teşkilatlar da danışıklı dövüşlere dahil ediliyor. Ortada büyük bir sahne var ama dünya insanlığı bu sahnedeki biyonik robotlardan yüz binlerce kat daha büyük… Artık bu danışıklı dövüşleri, oynanan bu tiyatroları yıkıp bozup geçmenin vakti gelmedi mi?
Eğitim ve araştırma hastahaneleri kapatılsın. Başhekim sekreterliği yasaklansın. Tıp çalışanı olmak yasaklansın.
Nereye kadar bu şiddete, bu vicdansızlığa tahammül edilecek.
Nerede o Fatih Altaylı, Ahmet Hakan, Can Ataklı, İsmail Saymaz, Merdan Yanardağ, Tele1, Halk TV, Hürriyet, CNN Türk…
Bu ülkede sağlık çalışanları adeta terör estiriyorlar. İnsanı insandan saymıyorlar. Acı çekene bile acımıyor, dalgalarını geçiyorlar. Masum vatandaşların tahammül edemeyip suç işlemelerine sebep oluyorlar. Neredeyse her gün Türkiye’nin bir yerlerinden benzer haber duyuluyor. İstinaları hariç, sağlık çalışanlarının büyük çoğunluğunun ahlaki sorunları olan kişiler oldukları anlaşılıyor. Ya da kendilerini kanuni dokunulmazlıkları olan kişiler olarak gördükleri anlaşılıyor. Bu çağdışı, insanlık dışı, hukuk dışı, bilim dışı vaziyete artık bir son verilmelidir.
Hasta olup hastahaneye giden, çok çok sakin bir insan olduğu ve GBT’si tertemiz olduğu halde kendini sağlık çalışanının üzerine yürürken bulan, karşısında sergilenen insanlık dışı muameleye tahammül edemeyen, sonra basın ve medyada linç edilen, cezalar alan, hayatı kararan çok sayıda ‘sağlık çalışanı mağduru’ var.
Tek çare var, o da kapatmak… Evet, yeter artık, her yer, her şey, herkes kapatılsın. Basın ve medya da kapatılsın. Hatta bir yolu bulunsun ve Fatih Altaylı da kapatılsın. Ahmet Hakan da Can Ataklı da İsmail de Merdan da benzerleri de kapatılsın.
Yunanistan’ın ve onu arkalayan Avrupa tarafının çok kızdığı ve bize karşı metafizik saldırılar yapacağı istihbaratını aldık. Ayrıca Türkiye ile Kıbrıs’ı da karıştıracaklarmış. Çok fena karşı hamleler planlamışlar. Bu nedenlerle, tedbir maksadıyla on beş gün kendimizi kapatacağız, geri çekileceğiz. Türkiye’de ve dünyada hiçbir metafizik çatışmaya girmeyecek, kimseyi de çarpmayacağız. Ayrıca Türkiye başta olmak üzere dünyanın hiçbir yerindeki siyasi, askeri ve mali meselelere de karışmayacağız. Yayınlar bile yapmayacağız. Öncelikle bu büyük tehlikeyi savuşturmamız, atlatmamız gerekiyor. Çok zor olacak, biz de çok zorlanacağız, Türkiye de çok büyük sıkıntılar yaşayacak ama bunu da atlatacağız.
Şeklinde cümleler yazmamı ve kararlar almamı bekleyenler var mı, bilemiyorum ama biz dünyanın farklı yerlerinden resmi yetkili kişilerin hallerini gördükçe, kendi aralarındaki konuşmalarını dinledikçe çok gülüyoruz, çok eğleniyoruz. Dünyanın dört bir yanından gelen raporlar, bizi sevince boğuyor. “İyi teşkilatlandık. Samimiyetle ve uzun süreli mücadele verdik. Hiçbir zaman korkmadık. Ulvi niyetlerle çıktığımız bu yolda, dünya malına, makamına gönül vermedik. Zaman zaman bedeller de ödedik ama yine yolumuzdan dönmedik. Şimdi hak ettiğimiz yerdeyiz. Rehavete de kapılmayacak ve gücümüzü bütün dünyaya daha açık şekilde göstereceğiz.” diyoruz.
Son zamanlarda sert darbeler vurup işlerini bozduğumuz bazı batılı ve doğulu taraflar, Türkiye içindeki gizli Ermeni/Hristiyan çetelerini, bunların kontrolü altındaki sözde siyasi partileri, sözde sivil toplum örgütlerini ve o meşhur terör örgütlerini bizim ve ülkemizin karşımızda bir kart olarak kullanmayı değerlendiriyorlar.
Ermeni ihanet çetelerinin Türkiye’de devlet sistemi içinde de çok adamları var. Hepsi isim isim, cisim cisim ifşa olmuş bu kişileri de kullanmak isteyebilirler. Bizce ciddi bir sorun değil ama bunları karşımızda kart olarak oynamak istediklerinde bizim bunlara vereceğimiz karşılık mecburen çok gürültü çıkartan, çok ses getiren, yer yer dünya medyasında ilk sırada ve dakikalarca haber yapılan türden olacak. Kendi devletinin gücünü/kurumlarını kendilerinin üzerine haksızca ve ihanetle yönlendiren, acımasızca terör saldırıları dahi yapan/yaptıran bir ihanet ve terör güruhuna karşı, her millet aynı şekilde sert, gürültülü, acımasız ve ezici karşılığı verir. Son derece inanarak ve yapabileceğimi kesinlik derecesinde bilerek ifade ediyorum ki her şafak vaktinde, İstanbul başta olmak üzere, Türkiye’nin pek çok şehrinde kurulmuş dar ağaçlarında, gizli Ermeni hainlerin ve teröristlerin leşleri sergilenir. Resmi yetkisi/kimliği olanları ise ilk günlerde sallandırılırlar. Dünya medyası da bu sarsıcı görüntüleri servis etmek, üzerinde uzunca durmak, ilgili şahısları yayınlara çıkartıp konuşturmak zorunda kalır. Çok da güzel olur ve dünyadaki bütün mazlum milletlere, terör kartı ile ezilerek, susturularak sömürülen milletlere örnek olur. Hepsi gerçek manada hür bir devlet/millet olabilmek için ne yapmaları gerektiğini en net şekilde görürler. Bir milletin, bunu yapmak istedikten sonra yapabildiğini, hainlerin ve teröristlerin böyle bir millet darbesine karşı güç yetiremediğini, onları oynatan batılı ülkelerin de çaresizce olanları izlediklerini görürler.
Ümit ederim ki o masonlar, o satanistler, o haçlılar, o sömürgeciler, o yunanlar, o caniler, o insan kasapları, bizim, Türkiye’nin, Kıbrıs’ın karşısında böyle bir kartı kullanırlar ve son kararları bu yönde olur. Her zamanki gibi samimiyetle yazıyorum, bu, bize de uyar. Bundan çok büyük memnuniyet duyar ve gerekli karşılığı memnuniyetle veririz. Zaten “ramak kaldı” deyip duruyorum. Son bir iki ince ayarın eksik kaldığını, onu da hızla yaptığımızı açıkça ifade ediyorum. Karşımızda Ermeni çeteleri kullanılırsa, açıkça da isim vereyim ve muhatap alayım ki Kılıçdaryan ve çetesi CHPKK, onlardan hiç farkı olmayan HDPKK, bunlara bağlı milletvekili denilen ya da denilmeyen militanlar ve türlü türlü kısa isimler verdikleri terör grupları kullanılırsa… Türkiye’de ya da Kıbrıs’ta sivil ya da siyasi yetkili ya da askeri yetkili bir kişinin burnu kanarsa, Türkiye’yi ve Kıbrıs’ı mezbahaya çeviririm. Kimse de gelip bunları elimden alamaz. Yine söylüyorum, bire yüz kişi idam ettirir ya da kestiririm.
“Ramak kaldı” dediğim bu süreç daha da hızlanmış olur ve iktidarı, danışıklı dövüşen muhalefeti, gizli ermenisini, yahudisini, masonunu, satanistini, haçlısını, ordumun içine sızanı, devletimin kurumları içine sızanı topyekun yakar, asar, ezer geçerim. Çünkü ben adaletliyim. Haksız yere yakanı, yakarım. Keseni keserim. Asanı, asarım. Parçalayanı parçalarım. Bir kişi bir yerde bir el bombası patlatsın, o kişiyi alır meydan yerde ve kameralar önünde bombayla havaya uçurturum. Göze göz, kana kan, dişe diş…
Haydi, işte meydan… Hemen şimdi başlayabiliriz. Kaç kişi, kaç sözde siyasi parti, kaç grup/örgüt ya da kaç sömürgeci ülke varsa karşımda durabilecek, bir adım öne çıksınlar göreyim.
Rusya, Ukraynayı işgal edebilse de edemese de içine düşürdüğüm girdapta dönmeye ve döne döne zayıflamaya devam edecek. Sonra da parçalanacak. Orta Asya Türk devletlerine karşı sömürgeci, kan emici müdahalelerinden vazgeçse de vazgeçmeyip oralarda hükmü geçer olmak için mücadele etse de Rusya dibi görecek. Bundan sonra her ne olursa olsun Rusya çökecek ve parçalanacak. Bu kısmı tartışmasız gerçek, sadece bunun ne kadar süre alacağı üzerine tartışmak imkanı kaldı. Bu süreçte ben, gerekli yerlerde Rusya’ya yeni ve öldürücü darbeler vurmaya, süreci hızlandırmaya da devam edeceğim. Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi gerektiğini, batı dünyasına karşı Ruslarla aynı anlarda hamleler yapacağımızı, Rusya’nın batı/NATO dünyası ile danışıklı dövüşü terk etmesi gerektiğini baştan söylemiş ve mühlet de vermiştim. O sırada yazdığım bir yazıda “Ya savaşa savaşa muzaffer olacaksın ya da savaşa savaşa parçalanacaksın” şeklinde çok net cümleler de kurtmuştum. İşte Rusya bu eşiği geçti, bundan sonra savaşmama lüksü yok, savaştıkça kazanma ihtimali de yok.
Bu nedenle, Türkiye başta olmak üzere dünyadaki sermaye sahipleri, bu gerçekleri göz önünde bulundurarak hamleler yapmalılar. Türkiye’de şu baştan ayağa dolandırıcılık ve kara para işleri de karışmış olan Akkuyu Nükleer Santrali projesi de derhal iptal edilmeli. Orada bir lira daha kamu zararının oluşmasına izin verilmemeli. Ruslarla ortak girişilmiş ne kadar iş varsa, bunlardan sakince ve en az zararla geri çekilmenin yollarına bakılmalı. Rusya, Suriye’de çuvallayacak. Ben, Suriye’de de yeni dengeler tesis edeceğim. Suriye’den Rusya’ya akan kara paraları kısa süre içinde büyük oranda keseceğim.
Ayrıca Türkiye de dahil olmak üzere, Rusya’ya borçları/ödemeleri olan bütün devletler, ödemeleri ağırdan almalılar. Kısa süre sonrasında Rusya’nın bu ödemeleri yapmayanlara karşı hiçbir karşılık veremeyecek kadar zayıf düştüğü görülecek. Zaten sömürgecilikle, zaten kara paracılıkla, zaten despotlukla, zaten dolandırıcılıkla ve kan döke döke muhtelif ülkeleri/milletleri borçlandırmış olan Rusya’ya, o sözde borçaların ödenmemesi, hukukun gereği… Bence, şu anda Rusya’ya borçlu görünen o milletlerin, Rusya’dan alacakları bile var. Milletinin daha fazla zarar etmesini istemeyen idareciler, bu konuda bu şekilde kararlar alırlar.
Türkiye’de ve Türk dünyasında Rusyaya çalışan çok hainler var. Bunlarla da hususi olarak ilgileneceğim. Kısa süre içinde bunların çoğunu oyundan düşüreceğim.
Herkes bilir, huyumdur. Baştan açıkça söylerim, ikaz ederim. Kısa süre verir, sonra ezer geçerim. Benden söylemesi…