Sanki bilmiyorlar

Doğu Perinçek çetesinin gazeteci, aydın, emekli subay, siyasetçi gibi görünen kara paracı insan şeytanları, bazı sözde Türk televizyon kanallarında programlara katılıyorlar. İyice her yeri bu çetenin adamları sarmış, daha da sarıyor, yayılıyor. Birkaç gün önce bunlardan birkaçı çıkmışlar sözde bir Türk televizyon kanalındaki açık oturuma ve Yunanistan’ı konuşuyorlar. “Avrupa ülkeleri Yunanistan’a yüz milyarlarca dolar para veriyorlar da hiç bir yerde duyulmamış, görülmemiş şekilde geri ödeme tarihini neden 2060 yılı olarak belirliyorlar. Aslında bu borç vermek değil, karşılıksız olarak bu paraları vermektir” mealinde konuşuyorlar, izleyicileri oyalıyorlar. Sanki AB kendi içinde hakiki bir dayanışma bulunan bir teşkilatmış gibi kabullenişler oluşturuyorlar. İşlerine geldiğinde her şeyin arkasını didik didik araştıran ve küçük çocuklara İslami/ahlaki eğitim verildiğini görünce çıldıran, bunun arkasında hiçbir suç unsuru bulamasalar da didik didik araştıran, sonunda aciz kalınca iftiralara bile başvuran bu kişiler… Bu derece İslam, insanlık, iyilik ve ahlak düşmanı olmuş bu kişiler, yüzlerce milyar doların karşılıksız bir şekilde bir devlete verileceğine sözde inanıyorlar, bunda sorun da görmüyorlar. Arkasını araştırmıyorlar ve bizlerin de sorun görmemesini istiyorlar.

İnsanlık dışı hakikati aslında kendileri de biliyorlar. Hatta bazıları bu işlerin bir kısmında faaliyette bulunuyorlar. Biliyorlar ki Avrupa ülkeleri söz konusu paraları Yunanistan’a karşılıksız olarak vermiyor. Yunanistan’dan karşılık olarak aldıkları şeyler var.

Yunanistan’la türlü kara para işleri yapıyorlar. Bol miktarda uyuşturucu satın almış oluyorlar. Lakin en çok parayı mültecilere veriyorlar. Mültecilerin bebeklerini alıyorlar, çocuklarını alıyorlar, gençlerini alıyorlar, yetişmiş insanlarını alıyorlar. Kız erkek de ayırmıyorlar.

O sözde gazeteciler, emekli askerler, analizciler, siyasetçiler, Avrupa ülkelerinin bu insanları neden Yunanistan’dan büyük paralar karşılığında aldıklarını da biliyorlar. Ankebut Ağına bağlı, mason tarikatı üzerinden koordine edilen ve aralarında danışıklı dövüşen devletler/hükumetler sayesinde, dünyanın çok farklı yerlerinde sorunlar, çatışmalar, terör hadiseleri, iç savaşlar, savaşlar çıkartılıyor, on milyonlarca insanın mülteci durumuna düşmesi kasten sağlanıyor. Bunların Avrupa’ya gitmesine aracı olacak insan kaçakçılarını bile Ankebut Ağı dünyanın dört bir yanında kendisi ayarlıyor, hazırlıyor, çalıştırıyor. Yol üzerindeki ülkelerin şartlarını da kendilerine göre ayarlatıyorlar. Bu nedenle, Afganistan’dan ABD’nin çekilmesine, orada otorite boşluğu oluşmasına, terör örgütü olup da kendilerinin tam kontrolü altında bulunan Taliban’ın Afganistan’a hakim olmasına karar verdiler ve devletler arası danışıklı dövüşlerle bunu uyguladılar. Sonra işi o kadar ileri götürdüler ki Taliban gibi her türlü vahşi kara para işini, en çok da batı ülkeleri için yapan bir terör örgütünü, meşru bir hükumet olarak görmeye, resmen tanımaya teşebbüs ettiler. Yine bu nedenle, Türkiye bunca yıldır göçmen sorununa karşı gerçek, tesirli bir mücadele vermiyor. Bu nedenle “Kaçak göçmen” ya da “Yasadışı göçmen” bile dedirtmiyorlar da “Kayıtdışı göçmen” ya da “Düzensiz göçmen” şeklinde, hiçbir hukuk devletinde kullanılmayacak tabirler uyduruyorlar ve kontrolleri altındaki basın, medya kuruluşları üzerinden bunu yayıyorlar. Bu nedenle kontrolleri altındaki sözde sosyal ağlarda göçmenlere karşı haklı tepki veren şahıslara ve topluluklara anında müdahale ediyorlar. Bu işin bozulmasını asla istemiyorlar. Türkiye de dahil, söz konusu ülkelerde, ülkelerin mevcut kanunlarının uygulanmasına, göçmen sorununu kökünden çözecek uygulamaların yapılmasına bile izin vermiyorlar. Bu kısımlar da hep mason tarikatı ve mason birader dayanışması üzerinden, ABD’nin ve AB ülkelerinin istihbarat servisleri üzerinden ve MİT üzerinden hallediliyor. Devlet Bohçalı bu işleri, ayrıntılı kitabını yazacak kadar iyi biliyor. Şimdi bir ters kelepçe yapılıp alınsa, bülbül edilip öttürülse, bütün dünya insanlığı onun anlattıklarından ötürü travma geçirir. O derece ileri şeytanlıklar döndü, dönüyor ve Bohçalı ile çetesi bu işlerin mühim bir kısmında yer tutuyor.

Türlü türlü ayarlamalarla, göçmenlerin çoğu, Avrupanın ileri karakolu olan Yunanistan’a akıtılıyorlar. Buradaki kamplara alınıyorlar. Sonrasını denetleyebilen, düzenleyebilen yok. Yunanistandakiler başta olmak üzere, bütün batı alemindeki insan şeytanı cumhurbaşkanlarının, boşbakanların, senatörlerin, bakanların, vekillerin, bürokratların, mafyaların, kolluk kuvvetlerinin yani bütünüyle Ankebut Ağı mensuplarının, olmayan insaflarına terk ediliyorlar.

Bu bebeklerin çoğu satanist ayinlerinde İblis’e kurban ediliyorlar. Bu bebekler boğuluyorlar, tecavüze uğruyorlar. Parça parça ediliyorlar, kanları içiliyor, dudakları ısırılarak kopartılıyor ve daha türlü insanlık dışı işkencelere uğrayarak ve insanlığın yüz karası bir tablo oluşarak cennete uçuyorlar. Çocukların ve gençlerin bir kısmının akıbeti de bu şekilde oluyor. Bir kısmı ise fuhuş mafyalarına satılıyor. Bir kısmı Avrupalı sübyancı siyasetçilere, yetkililere, bürokratlara, iş adamlarına satılıyor. Bir kısmı organ mafyalarına kurban gidiyorlar. Almanya dünyada en çok sayıda sübyancının bulunduğu ülke olsa gerek. İstisnaları tenzih ediyorum ama Avrupanın genel olarak vaziyeti böyle… Kendi kadınlarının çoğu bile birkaç kere tecavüze uğramayı, şok edici bir şey olarak görmüyorlar. Kaçırılan yetişkin mülteci kadınlara neler yapılacığını siz tahmin edin. Mülteci kadınlar da bazen fuhuş mafyalarına, cinsi sapıklara, bazen organ mafyalarına, bazısı ise ayinlere kurban gidiyorlar. Yetişkin erkekler çoğunlukla organ mafyalarına ve satanist ayinlerine kurban gidiyorlar.

Doğu Perinçek çetesinin mensuplarını, hemen her gün programlarına çıkartan sözde Türk televizyon kanalları da bu sistemin bir kısmını oluşturuyorlar. O kanalların sözde sahipleri de çalışanların çoğu da aslında neye, nelere, ne derece şeytanlıklara hizmet ettiklerini, insanlığa nasıl kastettiklerini, ne kadar çok sayıda ve büyük acılara sebep olduklarını hep biliyorlar.

Birileri, Türkiye’nin kırk yıldır kapısında bekletildiği Avrupa’nın ve başta da Yunanistan’ın aslında ne olduğunu sorarsa, bunları anlatın. Delil isteyenleri bana yönlendirin. Zaten ramak kaldı, bunların somut delilleri bir anda bütün dünyada dolaşacak. O zaman göreceğiz batı dünyasının bizlere örnek gösterilen siyasi liderlerinin, yazarlarının, TV programcılarının, sanatçılarının, fikir adamlarının gerçek yüzlerini… O zaman göreceğiz “demokrasi, cumhuriyet” diye diye papağana dönenlerin, bu tabirler ve sistemler arkasında ne haltlar çevirdiklerini…

Bu derece cehenneme döndürülmüş dünyada, bu acılara, bu sadistliklere karşı mücadele etmeden yaşamayı, yaşamak saymayız. Sonu bir değil, binlerce kere ölüm olsa bile, bu insan şeytanlarını dünyanın her yerinde yok edeceğiz. Bu dünya üzerinde bir Ankebut Ağı bırakmayacağız. Mason tarikatı bırakmayacağız. Satanistlik bırakmayacağız. İnsan kaçakçılığı diye bir şey bırakmayacağız. Hangi milletin bebekleri, çocukları, gençleri, kadınları, erkekleri olduğunu ayırt etmeden bütün insanlığı bunlardan kurtaracağız.

Ona göre, herkes safını belirlesin.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

As if they don’t know

Black money human demons of the Doğu Perinçek gang, who appear to be journalists, intellectuals, retired officers, and politicians, participate in programs on some so-called Turkish television channels. The men of this gang are all over the place, it’s getting bigger and spreading. A few days ago, a few of them came out to talk about Greece and to a panel discussion on a so-called Turkish television channel. They are talking about “European countries are giving hundreds of billions of dollars to Greece, but why are they setting the repayment date as 2060, which is unheard of and unprecedented anywhere. This is not lending, it is giving this money for free,” and they distract the audience. They form acceptances as if the EU were an organization with genuine solidarity within itself. These are the people who search for everything when it comes to their jobs, go crazy when they see that little children are given Islamic/moral education, search thoroughly even though they can’t find any crime behind it, and even resort to slanders when they are helpless… This degree of Islam, humanity, goodness, and morality. These people, who have become their enemies, supposedly believe that hundreds of billions of dollars will be given to a state for free, and they see no problem in this. They don’t search into them and they want us not to see any problems.

In fact, they themselves know the inhuman truth. Some even operate in some of these businesses. They know that European countries do not give the money in question to Greece for free. There are things they receive in return from Greece.

They do all sorts of black money dealings with Greece. They buy a lot of drugs. But they give the most money for refugees. They buy refugees’ babies, they buy their children, they buy their young people, they buy their grown people. They don’t discriminate between boys and girls.

Those so-called journalists, retired soldiers, analysts, politicians also know why European countries have bought these people from Greece for big money. Because of the states/governments connected to the Cobweb Cult, coordinated through the Masonic cult and colluding with each other, problems, conflicts, terrorist incidents, civil wars, wars are caused in many different parts of the world, and it is deliberately ensured that tens of millions of people become refugees.

The Cobweb Cult arranges, prepares and employs people all over the world, even the human smugglers who will be instrumental in getting them to Europe. They also adjust the conditions of the countries on the way according to them. For this reason, they decided to withdraw the USA from Afghanistan, to create an authority’s vacuum there, to have Taliban, which is a terrorist organization but under their full control, dominate Afghanistan, and they implemented this with collusion inter states. Then they have dug the matter so far that they attempted to see and officially acknowledge a terrorist organization like Taliban, which does all kinds of brutal black money business, mostly for western countries, as a legitimate government. It is also for this reason that Turkey has not been fighting a real, effective fight against the immigrant problem for all these years. For this reason, they don’t even make people say ” Fugitive immigrant” or “Illegal immigrant”, they make up phrases such as ” Unrecorded immigrant” or “Irregular immigrant” that will not be used in any state of law, and they spread it through the press and media outlets under their control. For this reason, they immediately intervene in the so-called social networks under their control to individuals and communities that react rightly to immigrants. They never want this thing to go worse. In these countries, including Turkey, they do not even allow the implementation of the existing laws of the countries, and the implementation of practices that will solve the immigrant problem from its roots. These parts are always handled through the Freemason cult and brotherhood solidarity, the intelligence services of the USA and the EU countries, and the MIT. Devlet Bohçalı knows these things well enough to write his detailed book. Now, if rear-handcuffing and taken, made him sing like a canary, the whole humanity of the world will be traumatized by what he tells.

Such advanced demons have turned and are returning, and Bohçalı and his gang have a place in an important part of these works.

With all kinds of arrangements, most of the immigrants are flowing to Greece, the European outpost. They are taken to camps here. There is no one who can control or arrange the next. They are left at the mercy of human evil presidents, useless ministers, senators, ministers, deputies, bureaucrats, mafia, law enforcement officers, that is, members of the Cobweb Cult, all over the Western world, especially in Greece.

Many of these babies are sacrificed to Satan in satanic rituals. These babies are strangling, they are being raped. They are cut to pieces, their blood is drunk, their lips are bitten off, and they fly to heaven, being subjected to more inhuman tortures and creating a disgraceful picture of humanity. This is the fate of some children and young people. Some of them are sold to prostitution mafia. Some of them are sold to European pedophile politicians, officials, bureaucrats and businessmen. Some of them fall victim to organ mafia. Germany must be the country with the highest number of pedophiles in the world. Except for the exceptions, but this is the situation in Europe in general… Even most of their own women don’t see being raped a few times as something shocking. Guess what will happen to abducted adult refugee women. Refugee women sometimes fall victim to prostitution mafias, sexual perverts, sometimes to organ mafias, and some to rituals. Adult men are mostly victims of organ mafias and satanic rituals.

The so-called Turkish television channels, which broadcast the members of the Doğu Perinçek gang almost every day, also form a part of this system. The so-called owners of those channels and most of the employees always know what, to what extent and to what degree of evil they serve, how they mean to humanity, and how many and great suffering they cause.

If someone asks what Europe, especially Greece, where Turkey has been waiting at its door for forty years, actually is, tell them. Direct those who want evidence to me. It’s already imminent, concrete proofs of these will be circulating all over the world in an instant. Then we will see the real faces of the political leaders, writers, TV programmers, artists and intellectuals of the Western world who are set as an example to us. Then we will see what the hell those who turn to parrots saying “democracy, republic” are doing behind these terms and systems…

In a world that has been turned into hell to such a degree, we do not count as living without struggling against this pain and this sadism. Even if the end is not once, but thousands of deaths, we will destroy these human demons all over the world. We will not leave existing the Cobweb Cult on this world. We will wipe out the Masonic order. We will not leave Satanism. We will not leave such a thing as human trafficking. We will save all humanity from these, regardless of which nation is babies, children, young people, women or men.

According to aforementioned above, “Everyone must choose their ranks!”

Muhsin Yazıcıoğlu öldü, diğer Muhsinler de ölecekler

Bir süre önce yazdığım bir yazıda, on yıldan fazla süredir yaptığım yayınlarda, pek çok meseleye ve şahsa dair ezberleri bozduğumu, ilk zamanlar bu mücadelede çok zorlandığımı, insanların kabul etmek istemediklerini ama artık bu konuların herkes tarafından doğru şekliyle bilinen ve kabul edilen konular/gerçekler olduğunu ifade etmiştim. Yalanların ve aldatmaların yerini gerçeklerin aldığını, Türklere ve diğer müslüman kavimlere kurulan tuzakların pek çoğunun yıkıldığını ama bu güne kadar yazmadığım, yayınlamadığım, anlatmadığım, daha sarsıcı gerçekleri de bundan böyle anlatacağımı ifade etmiştim.

O sarsıcı gerçeklerden biri de Muhsin Yazıcıoğlu gerçeği… Vefatından daha doğru ifadeyle öldürüldüğünden sonra kıymete binen ve öldürüldüğü ana kadar dönüp yüzüne bakmayan samimiyetsiz kalabalıklar tarafından, öldürülmesinin ardından baş tacı edilen ve dillerden düşmeyen Muhsin Yazıcıoğlu… Hiç uzatmadan birkaç satırla sarsıcı gerçekleri anlatacağım.

Muhsin Yazıcıoğlu, en baştan beri MHPKK bağlantılı şekilde siyasi faaliyetler içinde bulunan, MHPKK organize suç, terör ve ihanet örgütü içinde faaliyet gösteren, bunların ABD merkezli/talimatlı kurdukları sözde milliyetçi Ülkü Ocakları içinde yetişen, Ülkü Ocakları denilen ve geçmişten beri tıka basa gizli Yahudi ve gizli Ermeni dolu teşkilatın her türlü kara para işlerinin de içinde yer alan, MİT’in adamlarıyla yani MİT’teki gizli Ermeni ve gizli Yahudi ve vatan haini ve kara paracı üstleriyle birlikte faaliyetler icra eden bir kara paracı, bir gizli Ermeni’den başka bir şey değildi.

Türkiye’de Özal sonrasında İslamcılık denilerek İslami faaliyetlerin daha arttırıldığı ve İslami söylemlerin, referansların daha özgürce ifade edildiği zamandan sonrasında Muhsin Yazıcıoğlu’nda gerçek bir değişme ve gerçekten hidayete dönük bir ilerleme de olmadı. Alperen Ocakları, Ülkü Ocaklarından farklı bir maksatla tesis edilmedi. Muhsin Yazıcıoğlu, hayatının son gününe kadar hiçbir şekilde gizli Ermeni bağlantılarından ve kara para mücadelesinden ve MİT mensupluğundan geri durmadı. Onun hakkında, öldürülmesinden sonra yayılan ve çok büyük bir vatansever ve yüksek imanlı bir müslüman olduğu teması işlenen hikayeler hep uydurma…

Öldürülmesi de aslında vatanı ve milleti müdafaa ve muhafaza etmeye çalışırken yaşanan bir suikast, bir cinayet şeklinde olmadı. Kendi içlerindeki iç çekişme neticesinde yaşanan bir suikast oldu. Öldürülmesinden kısa süre öncesine dair bazı iddialar da var. Bunlar da itibar edilecek şeyler değiller. Bu iddialardan bir tanesi de Barnabas İncil’inin bulunmuş olduğu iddiası… İddiaya göre, Muhsin Yazıcıyan, Barnabas incilinin birkaç sayfasının fotoğraflarını cep telefonunda bulundurdu, gittiği bazı meclislerde, ortamlarda, etrafındaki muhataplarına gösterdi. Bu konuda ses getirdi ve bundan rahatsız olan FETÖ, Muhsin Yazıcıyan’ın infaz kararını aldı. Bu, tamamen hakikat olan bir hikaye değil. Muhsin, bu nedenle öldürülmedi. Bu yapılan da art niyetli şekilde hedef saptırmaktan başka bir şey değil.

Bu iddiayı, en kuvvetli şekilde, oyuncu Ahmet Yenilmez dillendirdi. Bu, hiç şaşırtıcı değil. Çünkü Ahmet Yenilmez de aynı sistemin mensubu bir gizli Ermeni. Aslında kimin ne olduğunu, kimlerin ne haltlar çevirdiğini çok iyi derecede bilen bir kişi. Ermeni olduğu için oyunculukta yükseltilmiş ve gizli Yahudi Osman Sınav’ın MİT projesi olarak çektiği dizilerde, filmlerde hep yer verilmiş bir kişi… Bunların hepsi, aslında sahada birbirlerinin gerçek kimliklerini bilen, birbirlerine karşı iç çatışmalar da yaşayan, mücadele de veren ya da destek de veren kişiler. Bu kişiler, Türk milleti içinde, Türkiye içerisinde, sürekli faaliyet gösterdiler ve gerçek kimliklerini, hedeflerini, bağlantılarını, çatışmalarının gerçek sebeplerini gizleyerek faaliyet göstermeye de devam ediyorlar. İfşa olmamak, teşkilat olarak meydana çıkmamak için, türlü türlü meselelerde gerçek yüzünü gizlemeye dönük türlü türlü açıklamalar, yönlendirmeler yaptılar, yapıyorlar.

Ayrıca bilinmeli ki iddia edildiği gibi hakiki İncil bulunsa yani tahrif edilmemiş, aslından bozulmamış hak İncil bulunsa bile, bu hak İncil’in hükmü de kaldırıldı. Kur’an-ı Kerim, kendinden önceki hak kitapları nesh etti. Müslümanların hak İncil’e ihtiyacı kalmadı. Şu anda hak İncil hakikaten bulunsa ve Müslümanlar Kur’an-ı Kerim’i bırakıp ona tabi olsalar, dalalete sapmış olurlar ve sonunda cehennem ehli olurlar. Bir de, bir kişi “Ben İncil’in tahrif olmamış halini işte buldum” dese, onun hakiki İncili olduğunu Hristiyan alemine ve bütün insanlığa nasıl ispat edecek? Peygamberlerin mucizelerini, Ay’ı ikiye ayırdığını, taşların üzerinde ayak izleri bıraktığını, asası ile denizi yardığını ve daha yüzlerce akıl almaz mucizeyi görmüş olup da inanmamış yığınlar, şimdi “Barbanas İncili’ni bulduk ve bu, hakiki İncil” diyenlere mi itibar edip inanacaklar. Bunlar da hep oyun, hep tuzak… Bu tuzakları da hep gizli Ermeniler, gizli Rumlar, gizli Hristiyanlar, gizli misyonerler oldukları için kuruyorlar.

Muhsin, böylelerinden biri olduğu halde Müslüman, Türk, milliyetçi, vatansever rolü oynamış kişilerden biriydi. Gerçekten kendi aralarındaki iç çatışmalara kurban gitti. Kurulmak istenen dengeler içerisinde yerini tam bilemeyişinden, gücünün yetmeyeceği hamleler yapmasından ötürü öldürüldü. Bu cinayetin arka planında Tayyip’ten tutun da AKPK’lilere, MHPKK’lilerden tutun da FETÖ’cülere, kendisinin de mensup olduğu gizli Ermeni çetesinden tutun da batı dünyasındaki gizli servislere ve mafyalara kadar pek çok vatan haini, kara paracı, insan şeytanı kişiler var. Hatta Rus mafyaları bile var. Son döneminde Muhsin Yazıcıyan’ın Menzil tarikatına yanaşmış olması bile gizli Ermeniliği ve kara paracı yönüyle alakalı… Yıllar önce yazdım, anlattım ki Menzil baştan ayağa bozuk bir dalalet fırkası ve ayrıca gizli Ermenilerin Kürt görünerek kurduğu bir pusu… Menzilin arkasında gizli Ermenilik, kara paracılık, misyonerlik, MİT, Hakan Fidan, gizli Ermeni aşiretler v.s. var. Muhsin bunların hepsini çoktan bildiği halde Menzil’e çok yakın durdu ve Müslüman Türklerin Menzil tuzağına daha fazla düşmesine yardım ve yataklık etti. Müslüman Türklerin, Menzil’deki sahte gavsa, o büyücü insan şeytanına ve etrafındaki büyücülerle kara paracı vatan hainlerine tabi olmalarını istedi. Dinleri bile yıkılırmış, imanlarını bile kaybederlermiş, dünya ve ahiret felaketi olurmuş, hiç umursamadı.

Muhsin Yazıcıoğlu, gerçekte böyle bu kadar alçak, bu kadar münafık biriydi. Sahada bu anlattıklarımı ve henüz anlatmadığım çok daha fazlasını bilen binlerce kişi var. Şimdi cahillik edip araştırmadan, soruşturmadan ve ezberini bozmamak için sesini yükseltecek olanlar, kısa sürede sert kayaya çarpacaklar.

Bir Amerikan/Siyonist projesi olan Ülkü Ocakları içinde, onlarca senedir neler döndüğünü bilmeden, kimin kim olduğunu bilmeden, tamamen samimi niyetlerle mücadele veren hakiki milliyetçiler, kahramanlar da çıktı. Bunlardan şehadet şerbeti içenler de oldu. Lakin bu bile hakikati değiştirmez. Hakiki Müslüman Türklerin, MHPKK’den, Devlet Bohçalı’dan, onun da kurucuları arasında yer aldığı Ülkü Ocaklarından, Muhsin Yazıcıoğlu gibi sahte kahramanlardan, Alperen Ocakları gibi art niyetle kurulmuş tuzaklardan, BBP’den ve o vatan haini Mustafa Destici’den uzaklaşması, bu oyunları artık tamamen bozması ve danışıklı dövüşlerle Türkiye’nin onlarca yılının ve birkaç neslinin daha heba edilmesine mani olması şart. Şu anda en öncelikli vazife, Müslüman Türk’ün davasının arasına Türk ve Müslüman görünerek karışmış bütün hainleri ifşa etmek ve oyundan düşürmektir.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

..

Kaplan rüyası tabiri…

Takipçi mesajı: “Mehmet abi ,s.a,Ruyamda dev kizil bir kaplan gordum
O kaplan sizmissiniz kendi ormaniniz var ,agaclari çok degisik,nerdeyse gokyuzune kadar dalsiz yapraksiz ,,devam ediyo
Butun insanlar sizin etrafinizda toplaniyo cok buyuk ve asil heybetli bir kaplan …ben cekine cekine ormanin kapisindan iceriye girerken goz isaretiyle arkana bir bak acele et der gibi bir isaret ediyosunuz ,,,arkama bir baktim cok zor kotu manzaralar gordum sonra yagmalanan karismis sokaklar yerlere oturup aglayan insanlar gordum….
Ruya tabirlerinde hic iyi bisey yazmamislar kaplan gormeye ama benim gordugum kaplan cok iyiydi uysal heybetli asildi”


Aslan, kaplan, leopar, pars, çita gibi hayvanların hepsi aynı kategoride olan hayvanlardır ve tabirleri de çok benzerdir.

Bütün bunlar şu yakın manalara gelirler:

Devlet reisi olmak. Çok fazla mala ve güce sahip olmak. Bilge kişi olmak. Mesleğinde, vazifesinde lider olmak. Resmi bir kurumda en üst makama gelmek. Mutluluk ve zafer dolu bir devre/döneme girmek. Başına talih kuşu konmak. Allah katında salih/iyi bir kul olmak. Çok güzel, çok faydalı işler yapmak ve çekemeyenleri, düşmanları kahretmek. Bütün rakiplerine ve hasımlarına aynı anda galip gelmek. Çevreden gelen lüzumsuz eleştirilere, sözlere hiç kulak asmadan kararlılıkla hareket etmek ve emellerine ulaşmak. Zorluğu sevmek, imkansız gibi görünen ve pek çok kişinin düşünmekten bile geri durduğu işleri yapabilmek. İnsanların saygı duyduğu, sevdiği ama aynı zamanda korkup endişe ettiği biri olmak. Düşmanlarını yenip çok büyük ganimet elde etmek.

Rüyada kaplanın dev gibi büyük olması gücünün, tasarrufunun da o nispette büyük olması demek. Kaplanın kızıl olması izzet ve şerefinin de büyük olması demek.

Orman, beni duyan, beni bilen ve yolumun doğruluğunu görüp de harekete geçen ülkelerin, milletlerin, toplulukların ve şahısların toplandığı emin yer. Oraya belalar, musibetler ya hiç uğramayacak ya da nispeten çok az uğrayacak. Dışarıda kalan, beni bilip duyduğu ve şu mücadelenin bütün insanlık için verildiğini anladığı halde peşimden ormana gelmeyenler ise dünya genelinde çok büyük felaketlere düşecekler. Depremler, seller, tsunamiler, bulaşıcı hastalıklar, türlü türlü başka hastalıklar, tedavi imkanları bulamamak, iç savaşlar, savaşlar, üçüncü dünya savaşı, açlık, kıtlık, ruhi bunalımlar, sokak hareketleri, yağmalar, hırsızlıklar, cinayetleri katliamlar hepsi bir arada yaşanacak. Bu dünyada dinsiz ve ahlaksız yaşanabileceğini zan eden hiçbir kavim, hiçbir zamanda bunu başaramadı. Hep çeşitli vesilelerle helak edildiler. Bu zaman ise, dünya tarihinde başka hiçbir zamanda görülmediği kadar ileri seviyede ve genele yayılmış bir dinsizlik, ahlaksızlık, isyan, zulüm, gözyaşı, kan, rezillik zamanı… Bu zamanlara kadar mühletler verildi, bundan sonra bu dünya insan şeytanlarından temizlenecek.

Sen de bunca zamandır Akademi Dergisini takip etmene ve istifade etmene rağmen, rüyadan anladığım o ki hala yeterince dik duruşu sergilemiyor ve çeşitli mazeretlerle pek çok konuda tavizler veriyorsun. Bu, seni de dünya ve ahiret felaketlerine sürüklemek üzere. Rüyandan anlaşılan o ki ben seni böyle ikaz etmiş bulunacağım ve sen kendini düzeltip kurtulanlardan olacaksın.

Yerde ve gökte ismimi duymayan, sesimi/mücadelemi duymayan ve peşimden gelmeyen, yanımda durmayan neredeyse kimse kalmayacak. Lakin bu birlik hemen tesis edilmeyecek. İşte bu kadar vahim, bu kadar büyük ve yaygın felaketlerden sonra tesis edilecek. Geriye çoğunlukla insan kalmış kişiler, iyi kişiler kalacak. Onlar da her zaman kötülükle ve kötülerle mücadele etmenin, bu hususta taviz vermemenin ne kadar gerekli, ne kadar zaruri olduğunu iyice idrak etmiş olacaklar. Bu sayede de dünya cehennem misali bir dünyadan hızla cennet misali bir dünyaya dönüşmeye başlayacak.

Şu anda da dünya genelinde tesirim çok büyük, çok güçlü ama o derece birlik, beraberlik şu anda yok. Çünkü dünyanın dört bir yanında sesimi duyduğu halde yanlış duruşlarını değiştirmeyen, ahlakını düzeltmeyen, idarelerini ele geçirmiş insan şeytanlarına karşı mücadele etmeyen, kara para işlerine ve hatta organ işlerine bile müdahale etmeyen milletler, taraflar, gruplar, şahıslar da çok.

Bunca şeyin sonu çok hayırlı olacak. Herkes müstahakını bulacak. İyiler iyilik bulacak, kötüler kötülük bulacak. Hem dünyada hem de ahirette böyle olacak… Hadis-i şerifte müjdelendiği gibi dünya tek bir devlet olacak. Bütün dünyayı tek bir lider yönetecek ve bu kişi çok adaletli ve gerçek bir Müslüman kişi olacak.

Dinimiz hak, tarikatımız hak… Dünyanın dört bir yanındaki mazlumlara, şayet samimiyetle dik durup mücadele ederlerse sahip çıkacağız, destek olacağız. Onların da kurtulmalarını sağlayacağız. Kendi inançları dairesinde hür bir şekilde yaşamalarına, can, mal, ırz, din, ibadet, fikir hürriyetleri içinde ve çok sağlıklı şartlarda yaşamalarına vesile olacağız. Lakin, bunca mücadelemize rağmen hala bunca kötülükle hiç savaşmayan ve sadece kendini kurtarmaya odaklanan kişilerden, yığınlardan, milletlerden uzak duracağız. Onları, hak ettikleri felaketleri yaşamaya bırakacağız.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

..

Küçücük beyinleriyle, koca Türk milletine oyunlar kurduklarını zan ediyorlar

Gizli Yahudi bir vatan haini iken biyonik robot yapılan Özgür Özel’in, hiç olmadık bir anda, partisine ve partisinin planlarına da çok zarar vererek İslam dinine hakaret etmesi…

Gizli Yahudi ve FETÖ’cü bir vatan haini iken biyonik robot yapılan Sezen Aksu’nun İslam dininine hakaret etmesi…

Çoktan ateist ve ruh hastası olmuş, hiçbir makul sebep olmasa bile intihar etmesi beklenecek hale gelmiş, çoktan hayatın içinden alınarak korumalı bir klinikte tedavi altına alınması gerekmiş, kendisine ve çevresine zarar verme eğilimi olduğu çoktan anlaşılmış, davranışları bile son derece bozulmuş, yüzü gözü solmuş, bakışları bile değişmiş bir gencin, bir tarikat müessesinde intihar etmesinin, olmadık bir yerlere çekilmeye çalışılması…

Ve benzeri başka tartışmalar, meseleler…

Bunların hepsi bir planın parçası… Gündemi değiştirmeye, vatansever müslümanları başka konulara çekmeye, odaklarını bozmaya dönük hamleler. Ayrıca danışıklı dövüştükleri AKPKK’yi ve Tayyip’i daha fazla süre iktidarda tutmaya dönük hamleler… Yaşanan dehşet verici seviyedeki hayat pahalılığını, geçim sıkıntılarını, siyasi kaosu, belirsizliği, halktaki ümitsizliği, ülkenin koşar adım daha büyük felaketlere gidişini, bu nedenlerle yaşanan çok sayıda intiharı bastırmaya, gizlemeye, gündemden düşürmeye dönük çabalar.

Birkaç kelam edip, bir de hukuk yoluna giderek suç duyuruları yapıp sonrasında fazlaca vakit kaybetmeden hizmetlerimize, vatan ve millet mücadelemize devam etmemiz gerekir ve öyle de yapıyoruz.

O Fatih Altaylı ve de Ahmet Hakan da tepeden aldığı, yurt dışından gelen talimatlarla aynı maksatla yazıp çiziyorlar. Bir babanın, evladını Allahsızlardan, ahlaksızlardan, namus tanımazlardan ve içine düşürüldüğü ileri seviyedeki ruhi bunalımlardan kurtarmak için, son çare olarak bir İslami müesseseye göndermesini ama ondan da netice alamamasını bu derece çarpıtarak ve hukuk dışı şekilde mevzu etmeleri, haddi iyice aşarak milleti tehdit edercesine baskı altına almaları ve o babaya da hakaretler savurmaları, tahammül edilesi şeyler değil ama işte arka planında bu sarsıcı gerçek var. İsmail Saymaz da hep aynı yerden emirler alıyor ve emirler gereği bu kadar haddi aşıyorlar. Cezalarını bulurlar, bulacaklar.

Biz gereksiz surette vakit ve emek harcamayacağız. Danışıklı dövüşenlere takılmayacağız. İşte meydandayız, kim tarikatları kapatabiliyormuş? Kendilerini kanunun dokunamayacağı bir yerde gören, arkasındaki ihanet odaklarına güvenerek bu milletin dinine düşmanlık eden, bu milletin müslümanca duruşa sahip fertlerine yazılarda sövme hakkını kendinde gören ve mason tarikatının sahadaki köpekleri olan Fatih Altaylı, Ahmet Hakan, İsmail Saymaz ve benzeri piyonlar mı kapatacaklarmış? Yoksa Doğu Perinçekçiler ve AKPKK militanları mı kapatacaklarmış? Yoksa ordu içindeki çoktan ifşa olmuş gizli Ermeni ve gizli Yahudi ve gizli mason subaylar mı kapatacaklarmış? Yoksa bunlar da Rus ordusunu mu çağıracaklar? Yoksa Masonların emriyle AKPKK ile danışıklı dövüşen CHPKK militanları mı kapatacaklarmış? Boş boş hırlıyorlar, kendilerini dokunulamaz zan ediyorlar, milletin sinirlerine sinirlerine vuruyorlar. Cesareti olan bunlardan hangisi ise, beni muhatap alıp bana sövsün? Ben de o baba ile aynı kanaatlerdeyim. Hukuka saygısı olan, medenice yaşayan bütün insanlar da aynı kanaatlerdeler. Bu adi piyonlara “köpek” diyorum ama köpeklere hakaret edeceğim diye endişe ediyorum. Köpekler bunların yanında bin kere faziletli kalırlar. Ekmek yedikleri çanağa pislemezler. Omurgalı hayvanlardır. Bu hainler yakındır bu milletin ayakları altında topluca ezilirler, leşlerini de belki aç kalmış sokak köpekleri yerler. Hayatta iken insanlığa, devlete, millete, hayvanata bir faydaları olmamış, leşleri bari hayvanata faydalı olur.

Karar vermişler mi, öncelikle Müslüman Türkleri dinsizleştirmek, ahlaksızlaştırmak, toptan ruh hastası yapmak, sömürmek için çırpınan ve her türlü ihanetle kara para işlerinin merkezinde bulunan mason tarikatını mı, misyoner tarikatlarını mı, Sabetaycı tarikatları mı, satanist tarikatlarını mı, Kürt Yahudisi tarikatlarını mı, Ermeni tarikatlarını mı, yoksa hakiki İslami tarikatları mı kapatılacakmış? Tarikat derken neden sadece zihinlerinde, dillerinde, hedeflerinde İslam var, İslam tarikatları var? Bunca tarikat da tarikat değil mi? Asıl zararlı olanlar, hain olanlar, terörle iltisaklı olanlar, bozanlar, çökertenler, çalanlar onlar değil mi?

Anlaşılır şey de değildir. Gerçek bir hukuk devletinde bu hainlerin tamamını aynı gün toplar alırlardı. Emniyet teşkilatı içinde her sene en az yüzlerce intihar vakası oluyor. Bunların arka planına bakılınca, polislik mesleğinin getirdiği ağır yükü taşımayadıkları için intiharı seçenlerin az olmadığı, bu gibi ifadelerin/değerlendirmelerin uzmanlar tarafından hazırlanan bilimsel raporlarda da geçtiği görülüyor. Ordumuz içinde de her sene askerlik vazifesinin getirdiği ağır yük nedeniyle ya da askerliği sırasında gördüğü haksızlıklar, zulümler, aşağılamalar nedeniyle intihar eden en az yüzlerce genç oluyor. Kim çıkıp da “Asker ocağı kapatılsın, ordu lağvedilsin” diyebiliyor? Kim kendinde böyle bir cesaret bulabiliyor? Kim çıkıp da “Emniyet Teşkilatı kapatılsın, dağıtılsın, yeter artık” diyebiliyor? Bunlar denilemiyorsa ki denilemez, hukukun gereği bu, öyle ise, mesele İslam, mesele İslam cemaatleri ve tarikatları olunca her seferinde binlerce vatan haini, nasıl oluyor da organize şekilde hukuku ayaklar altına alabiliyor? Kim bunlar, bu derece kanun tanımazlığı, bu derece hainlik ve alçaklık sergilemeyi bunlara kimler sağlıyor? Siyaset sahnesindeki ve adalet sistemi içindeki kendi adamları mı? Gizli Yahudi, gizli Ermeni, gizli satanist, gizli mason savcılar, hakimler ve siyasetçiler mi?

Şu memlekette namuslu kalmış savcıların derhal basındaki, medyadaki, soysal medyaki binlerce kripto vatan hainini, İslam ve Türk düşmanını, o omurgasız kişileri toplatıp alması gerekiyor. FETÖ diye diye o kripto Yahudi ve Ermeni ihaneti ürünü sözde İslami cemaate kanmış müslümanları topladılar, aldılar. Mallarını, mülklerini yağmaladılar. 90 yaşındaki ihtiyarlarını bile zindanlara kapattılar. Bu safhada bile hiç hukuk tanımadılar, hukuku ayaklar altına aldılar, İslam düşmanlığı yaptılar. FETÖ hala her yerde… FETÖ basında… FETÖ medyada… FETÖ sosyal medyada… Asıl FETÖ’cüler bu kripto kimlikli hainler… Bunların hakkında dosyalar açılması gerekiyor. Vatana ihanet, fikir/vicdan ve ifade hürriyetinin baskı altına alınması, gizli servislere çalışmak, basın ve yayın gücünü nüfuz casusluğu kapsamında kullanmak, halkın büyük bir kısmının tabi olduğu dini değerleri aşağılamak ve daha türlü türlü suçlar gözler önünde. Bu suçların örgütlü şekilde işlendiği de gözler önünde ve vazifesini yapmayan adli yetkililer de yakında bunlarla birlikte toplanıp alınacaklar ve asılacaklar.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

..

Önlem hazırlamışlar, duydunuz mu?

Şair burada “MFS’nin estirdiği rüzgara kapılarak Türkiye’nin resmen de Kıbrıs’ı ve Yunanistan’ı sıkıştıracak bir duruşa geçmesini sağlarsanız, biz de bu ihtimali gördük ve karşılıklar hazırladık. Bu güne kadar hep danışıklı dövüştük ama öyle yaparsanız bozuşuruz bak, ona göre…” mi demek istemiş AKPKK’ye?

Yunanistan Boşbakanı Kiryakos Miçotakis, Türkiye’nin Güney Kıbrıs ve Yunanistan’a karşı saldırgan bir tutuma geçmesi durumunda alacakları önlemlerle ilgili bir liste oluşturduklarını söyledi.

Miçotakis, “Türkiye’nin Yunanistan’a yönelik politikasında köklü bir değişiklik olmadığının bilincinde olmalıyız. Bu nedenle bu iki aşamalı yaklaşımı benimsedik: Bir yandan dost eli uzatıp bir yandan da Yunanistan ve Kıbrıs’a karşı yeniden saldırgan bir tutum benimsemesi durumunda kullanılabilecek bir dizi kısıtlayıcı önlem hazırladık” dedi.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

..