Yunanistan Boşbakanı Miçotakis, Türkiye-Yunanistan münasebetleri hakkında açıklamalar yaptı. “Sonsuza kadar komşu olacağız, coğrafya bizi birlikte yaşamaya mahkum ediyor. İş birliği ya da gerilim yolunu seçmek Türkiye’nin elinde. Biz iki ihtimale de hazırız.” dedi.
Samimiyetten ve iyi niyetten son derece uzak bu açıklamaları ile aslında Yunanistan gerilmeyi, çatışmayı baştan tercih etmiş ve suçu da Türkiye’ye baştan yıkmış oldu. Daha önceleri konu etmiştim. Yaklaşık bir asırdır Türkiye ile Yunanistan arasındaki meselelerde, Türkiye’yi temsil edenler arasında Türkler yoktu. Bu güne kadar, içimizdeki İsrail’in ve içimizdeki Ermenistan’ın, mason tarikatı/teşkilatı üzerinde bir araya gelerek Türkiye’ye ve Türk milletine vurduğu maddi ve manevi zararlar, aylarca, yıllarca konu etmekle bitmez. Yunanistan da içimizde bizden görünerek her safhada bize ihanet eden kadrolar yardımıyla Türk milletine ve devletine çok büyük kötülükler etti, zararlar verdi. Zaten Türkiye’nin idaresini Türk görünen hainler organize şekilde ele geçirmiş ve Atatürkçülük denilen Türk/İslam düşmanı rejimi tesis etmiş olmasalardı, Yunanistan bu kötülükleri Türkiye’ye yapabilecek vasıfta, güçte bir devlet de değildi. Hala da değil.
Ege ve Akdeniz’de kıyıdan elimizi sallasak çarptığımız adalar ve adacıklar bile hile ve ihanetlerle elimizden alınarak Yunan’a çoktan verildi. Yetmemiş gibi, son yıllarda bile Yunanistan tarafı başka başka adaları kendi adası ilan etti, kıta sahanlığı tartışmalarında haddi aşırı derecede aştı ve Türk milletinin damarına damarına vurmaya devam etti. İyi niyet, komşuluk, adalet bu davranışların neresinde?
Şimdilerde dünya siyasetinde çok ani ve çok büyük kırılmalar yaşanıyor. Bu güne kadar Yunanistan’ın karşımızda bu kadar hadsizlikler sergilemesine arka plandan destek olan ülkeler ve güç unsurları, büyük bir Türk, Türkiye ve Türk dünyası korkusu yaşıyorlar. Bu da Yunanistan’ın iyice köşeye sıkışmasına sebep oluyor. Son zamanlarda üst üste iptal edilen Yunan projelerini, her şeyi bilen adamlar olarak tanınmış ve sıkışınca kıvırıp geçmesiyle bilenen ahlaksız ve utanmaz siyaset yorumcuları bile yorumlamak istemiyorlar. ABD’nin Yunanistan’a neden üst üste bu davranışları sergilediğini yorumlamak için Akademi Dergisinden, mfs’den bahsetmek zorunda kalacaklarını onlar bile biliyorlar.
Ben, başka siyasetçiler gibi lafı eğip büken kişilerden değilim. Bir asırdan fazla süredir Yunanistan’ın şımara şımara ve sınır tanımaz tavırlarla Türkiye’ye ve Türk milletine verdiği zararların hepsinin tazmin edilmesini sağlayacağım. Yunanistan ana karasına çok çok yakın olan sadece bir kaç adayı Yunanistan’a bırakıp Ege’deki ve Akdeniz’deki geriye kalan adaların tamamını Türkiye ana karasına bağlı adalar/adacıklar olarak ilan edeceğim. Türkiyenin kıta sahanlığını olması gerektiği yerlere kadar çekeceğim. Kıbrıs’ı tek parça haline getireceğim ve Türkiye’ye bağlayacağım. Bütün buralardan bundan sonra Türkiye’nin gaz ya da petrol ya da diğer madenleri çıkartmasını sağlayacağım.
Laf kalabalıklığı yapan Miçotakis’i geçtim, dünyanın çok ters köşelerinden son yıllarda nelere sebep olduğumu takip edenler bile, yukarıda bahsettiğim hususlarda bu kararlara/hedeflere sahip olduğumu, bunları yapacağımı, yapabileceğimi hatta zorlanmadan yapabileceğimi çoktan anladılar.
Şu hükümsüz mübadeleye bile el atacağım. Yunanistan’dan Türkiye’ye “Türk” oldukları iddiasıyla getirilmiş olan Sabetaycı gizli Yahudi hainleri iki gruba ayıracağım. Suçlara bulaşanlar ve bulaşmayanlar. Suçlara, ihanetlere bulaşanları adaletle yargılatıp idam ettireceğim. Bulaşmamış olanları “Yürüyün gidin buradan geldiğiniz yere, siz ne kadar şerli, ne kadar rezil, ne kadar dip seviyede bir milletsiniz. Şu kanla, vahşetle, hile ve ihanetle tesis ettiğiniz Atatürkçülük ismini verdiğiniz rejiminizi de dip seviyedeki değerlerinizi de kendinizle birlikte götürün” diyeceğim. Artık Selanik’e mi geri dönerler, ataları Adıtürk’e ait olduğu iddia edilen evin etrafında mı gözyaşları dökerler, ne halt edebiliyorlarsa etsinler…
Özetle, bizim Yunanistan denilen ve 400 senelik toprağımız olan devletçikle uzun uzun mevzularımız olacak, çok şeyleri masaya yatıracağız, çok yerde kükreyip haddini bildireceğiz ve bizde bu evlat acısı, onlarda bu kuyruk yarası varken anlaşmamız, öyle toz pembe ama çok art niyetli açıklamalara kapılmamız imkan, ihtimal dahilinde değil. Artık yok öyle bir Türkiye, yok öyle bir dünya…
Yunanistan, yapabiliyorsa dünya siyasetindeki kırılmayı geri sarsın, dengeleri yeniden kendi lehlerine olacak şekle getirsin, Türkiye’de Türk görünerek bir asırdan fazladır her türlü adiliği, ihaneti, sömürüyü, asimilasyonu, Türk ve İslam düşmanlığını sergilemiş ama çoktan ifşa olmuş teşkilatları himaye etsin, onlara dokunamayacağımız dengeler tesis etsin. Ya da boş boş konuşmayı bıraksın…
İki ihtimale de hazırmış. Gerçek bir Türk’ün başında bulunduğu bir Türkiye’nin karşısında Yunanistan varlık bile gösteremez. Sultan Abdülhamid Han Hazretleri zamanında da çok şımarmışlardı, sınırları çok zorlamışlardı, hayal dünyasında yaşar olmuşlardı, arkalarındaki devletlere fazla güvenir olmuşlardı ama 1897 tarihinde başlayan Osmanlı-Yunanistan harbiyle hayal aleminden aniden çıkmak zorunda kalmışlardı. Otuz gün savaşı denilen bu savaşta Atina’yı da alıyorduk ki Rus Çarı 2. Nikolay yardımlarına yetişti. Şimdi o Rusların da batı dünyasının da kendini bile kurtaramaz hallerde olduğu açıkça gözler önünde…
O kadar alışmışlar ki şımartılmaya ve hadsizlik yapmaya, sert geri vites yapmak zorunda oldukları ve bunu denedikleri anlarda bile hala bize tepeden bakabiliyorlar, yetmiyor da bizi tehdit edebiliyorlar. Bizimle çatışabileceklerini iddia ediyorlar. Ne diyelim, sözün bittiği yerler buralar. Biz bu defa da Yunanları hayal aleminden çıkartmayı tercih ediyoruz.
Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi
..