Kırgızistanın da karışmasının ve halkın bir hürriyet mücadelesi vermesinin vaktinin geldiği anlaşılıyor. Hatta bütün Türk dünyasının karışmasının vaktinin geldiği anlaşılıyor.
Bu şartlarda Kazakistandaki soydaşlarımızın hürriyet mücadelesini baltalayacak bir sözde barış gücüne, askerlerini göndermemek için Kırgız soydaşlarımız her şeyi yaptı. Direndiler, dik durdular. Sonrasında dünya gördü ki vatan haini, Rus, Çin ve batı casusu, kara paracı cumhurbaşkanları Sadır Caparov başta olmak üzere, idari kadrodaki çok sayıda hain, bu direnişi gayr-i meşru şekilde kırdılar. Kırgızistan’da hukuk ve halkın iradesi ayaklar altına alındı.
Kırgızistan’da Kazakistan’a asker gönderme ve Kazakların hürriyet mücadelesinin karşısına dikilme kararı mecliste alınırken, o meşum tezkere çıkartılırken, meclis baskı ve tehdit altındaydı… Şu anda da meclis baskı ve tehdit altında. Kırgızistan’ın hürriyeti açıkça kaldırmış vaziyette. Şu anda Kırgızistan’ın idari kadrosu açıkça Türk ve İslam düşmanlarına çalışıyor. Vekiller hür iradeleriyle hareket edemediler, edemeyecekler. Meclis hükmünü, itibarını tamamen yitirdi ve Kırgız halkının can, mal, ırz, din, vatan emniyeti büyük tehlikeye düştü.
Kırgızistan’ın da örtülü bir işgal altında olduğunu bütün dünya en net şekilde görmüş oldu. Biz, Kırgız Türkü soydaşlarımızın da yanındayız. Onların da hürriyete bir an önce kavuşmaları, onların da sömürge sisteminden kurtulmaları için gereken her ne ise, yapacağız. Zaten akl-ı selim olan her insan görüyor ki, Türklere karşı birleşmiş düşmanların haklarından en kısa sürede gelmenin yolu, gerçek bir Türk birliğinin, gerçek bir Türk lider etrafında birleşmesidir. Ve en kısa zamanda, dünyanın dört bir yanındaki Türk ve Müslüman unsuların da bulundukları ülkelerde hak/hürriyet mücadelesi vermeye başlamalarıdır ve ortak hareket etmeleridir.
Çok çok kısa süre sonra Türkiye’de iktidar resmen de el değiştirecek. O gecenin sabahından itibaren, şu anlarda damarımıza basarcasına kararlar alanlar ve tehditlerle kararlar aldıranlar, dünyanın hangi noktasına kaçarak hayatta kalabileceklerinin, idamlardan nasıl kurtulabileceklerinin paniği ile oradan oraya koşturmaya başlayacaklar.
Madem ki bu kadar ikazımız, hukuka riayet edilmesi çağrımız, insan hak ve hürriyetlerine dikkat edilmesi çağrımız dikkate alınmıyor, o halde yıkılsın dünyanın bütün hain ve kara paracı hükumetleri… O halde karışsın başta batı ülkeleri ve Rusya olmak üzere bütün dünya… Karıştıranı karıştırmak, boynumuzun borcudur. Soydaşlarımızdan birinin öldürülmesi karşısında, bu çığırı açan, bu fitneleri çıkartan, bu felaketlere sebep olan milletlerin fertlerinden yüzünü öldürmek, boynumuzun borcudur. Hiç kimse Türkün kanını keyfince dökebileceğini zan etmesin. Hiç kimse Türk dünyasını keyfince sömürebileceğini zan etmesin. Kan dökenin kanı dökülecek. Karıştıranın, kendi ülkesi de karışacak. Eden, bulacak… Hem de hemen bulacak. Bu dünyada yapılan zulümlerin cezalarının tamamı ahirete kalmayacak.
Rusya’yı hak ettiği üzere parçalara ayırdıktan sonra, o Ermenistan’ı ve Belarus’u da birer günde cezalandıracağımı da bütün dünya görecek. Soydaşlarımın sömürgecilere karşı kahramanca dik durduğu şu süreçte, Türk dünyasında ölen/ölecek her bir Türk için, Rusya’da, Belarus’ta, Ermenistan’da ve ABD’de, Almanya’da, İngiltere’de yüz kişiyi idam etmezsem ya da bir şekilde öldürmezsem, hepsini ibret-i alem etmezsem, bana da mfs denilmeyecek.
İşte meydan… Kimin gücü ve cesareti varsa ve damarımıza basabileceğini düşünüyorsa, haydi bassın. Bassın da karışsın bütün dünya ve görsünler Türkün esir de sömürge de olmayacağını.
Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi