Türkiye içindeki gizli Ermeni, gizli Rum, gizli Hristiyan teşkilatlarla husumeti ya da husumet seviyesinde olmasa da sert bir siyasi/maddi mücadelesi olanlar arasında, nedense beni kendilerine engel görenler var. Ben varım diye, yapacak olduğu hamleleri yapmayanlar var.
Yanlış değerlendirmeler yapmışlar. Benim, söz konusu çevrelerle ve onların en bilinen teşkilatlarından biri olan CHPKK ile ya da HDPKK ile hiçbir münasebetim, anlaşmam, sözleşmem yok ve olamaz.
Benim planlarımda, şu anda ya da yakın gelecekte bunlara yer yok. Bunlarla, Türkiye’deki ya da dünyadaki hiçbir tarafın yol almasına da imkan yok. Son derece basit, liyakatsiz, vasıfsız, ilimsiz, ahlaksız, namussuz, kuralsız, kavgacı, gürültücü, korkak, kendi aralarında bile birlik olamayan, gözlerinin önünü bile göremeyen kişiler bunlar. Akademi Dergisinden beslenerek son yıllarda birkaç dikkat çekici çıkışlar sergilemiş olmaları kimseyi aldatmasın. Akademi Dergisi bunların damarlarında adeta kan olmuş akıyor ama bunları şekle sokmakta yeterli olmuyor. Çünkü bünyeleri türlü yetersizliklere, tembelliklere, nefsi hallere alışmış ve Akademi Dergisi tarzında bir duruşu hayranlıkla takip etseler de bünye olarak ret ediyorlar.
İnsan, ahmak dosttansa akıllı düşmanı tercih eder. Bunlarla husumeti ya da bir şekilde bir kavgası olanlar, beni araya katmasınlar. Hiç ilgilenmiyorum. Önceden de ilgilenmiyordum, şimdi zaruri müdahaleler yapıp çoğu meseleye hiç karışmadığım şu süreçte ise hiç ilgilenmiyorum.
Dünya üzerindeki çok sayıda tarafa, güç unsuruna da tavsiyem, bunlarla hiç kimse boş yere vakit kaybetmesin. Bizi de boşa uğraştırmasın. Tıkır tıkır işleyen bir devlet sistemiyle Türkiye’nin idaresi bunlara teslim edilse bile, kısa sürede her şeyi bozar, berbat eder bunlar. Bunlara bir marketler zinciri ya da bir büyük çiftlik ya da fabrika bile emanet edilmez. Onları bile idare edemezler.
18 Eylül akşamında, İstanbul semasında yaşanan acayip ve garaip hava hadiselerini basında ve medyada yeteri kadar konu etmediler ve kapattılar.
Dünyanın ters köşelerindeki milletler arasında bile o akşam tepemizde yaşananların ne olduğu tartışılıyor. Misalen İspanya’da bir Youtube kanalının, bu konuya temas ettiği videosu 24 saat geçmeden yüz binlerce kere izlendi. Türkiye’deki derin sessizlik ise iç acıtıyor.
Asla yapılmaması gerektiği halde, çok dar alanda çok fazla nüfusun, üretim gücünün, mali gücün bir araya getirildiği İstanbul şehrinde yaşanan bu acayip hadiselerin, İstanbul’da ve Türkiye’de bu kadar görmezden gelinmesi, ancak sansürlerle mümkün…
O akşam, suni yollarla sebep olunan bu enerji akışlarına, şimşeklere ve yıldırımlara hala “sunidir” diyemeyen herkesin iyi niyetinden şüphe ederim. İster uzman, ister akademisyen, isterse siyasi yetkili olsun, şüphe ederim. Bu millete ve devlete kastı olduğu endişesi taşırım. Yaşananlar açıkça gözler önünde ve kayda geçen kadarı bile son derece sarsıcı.
O akşam, çılgınca öfkeyle hareket eden uzaylı taraflar vardı ve o akşam sebep oldukları bu görüntülerle şahsıma ya da devletime verilmek istenen bir mesaj varsa, bu mesajı elimin tersiyle itiyor ve ayaklarımın altında çiğniyorum.
Biz hiçbir zaman düşmanların karşısında diz çökmedik ve çökmeyeceğiz. Kimin ne hüneri, hıncı, öfkesi ve teknolojisi varsa sergilesin, yine çökmeyeceğiz. Türkiye, mevcut hükumetin elektromanyetik silahlara ve saldıralara karşı tedbir almayışının bedelini bu güne kadar da ağır ödedi, bundan sonra da bu nedenle ağır bedeller ödeyebilir ama bu ülke hep var olur, hep dik durur, duracak.
Son çatışmalarda yeşillerin çok değer verdiği üst isimlerden birkaçı da öldü. Ayrıca cinler aleminde İblis’in çok çok kıymet verdiği, gerçekten ölümsüz olan yani kıyamete kadar yaşayabilecek olan birkaçı da öldüler. Düşman taraflar arasında gerginlik çok yüksek. Akılları zaten başlarında değildi, şimdi intikam hırsı da gözlerini bürüdü. Bunlar sağlıklı kararlar alabilecek hali çoktan aştılar. Parlarlar, çılgınlıklar yaparlar ve yok olurlar ama bunların sahaya yansıyan kararlarına uyacaklara tavsiyem, bu anlattıklarımı akıllarında tutup da çılgınca emirlere itaat etmemeleri şekilde olur. İtaat ederlerse, onlar da yok olurlar. Herkesin kendi tercihi…
Özellikle son birkaç ayda ve bir de dün gün içinde, hem cinler aleminde çok çok yüksek sayıda cin müslüman oldu ama hem de yaşananlardan istihbarat almaya çalışan pek çok uzaylı türün arasında yüksek sayıda kişi de müslüman oldu.
Sadece dün gün içinde yaşananlar bile tarihe geçecek mühim bir kırılma noktası daha oluşturdu. Cinlere uzunca nasihat ederken, “Çatışmak zorunda değiliz. Biz kimseyi sömürmek ve kimseye tahakküm etmek gayretinde değiliz” derken, gayet medeni şekilde dinlediler ve gönül rızasıyla müslüman cinlerin arasına dahil oldular. Onları kullanan büyücü insanlar (dünyalı ve uzaylı insanlar) da gelişmeleri yakinen takip ettiler. Anlattıklarımı, konuştuklarımı rahatça dinleyebildiler ve “İslam bu ise, biz de varız” dediler. İslam’ı kabul ettiler. Bu günlere kadar da uzaylı türler arasından İslam’la müşerref olmuş çok sayıda kardeşlerimiz vardı, hatta yeşiller ve griler arasında da vardı, ara ara müslüman olmalar devam ediyordu ama dün, sadece bir gün içinde çok yüksek sayıda uzaylı insan da müslüman olunca, pek çok hususta dengeler hızlıca değişmeye başladı. Hatta ben kısa bir süre bunun endişesini yaşadım ve ihtiyaç olduğu kadar taraflara yetişememe ve onları yönlendirememe telaşına bile düştüm.
Şükür ki dünyanın her köşesinde olduğu gibi, her devletinde ve teşkilatında olduğu gibi, şimdilerde hiç beklemediğim uzaylı türler arasında bile kardeşlerimiz oldu, oluyor.
Hep beraber, gerçekten mutlu, huzurlu, emniyetli yaşanan bir dünya değil, bu halde çok sayıda dünyalar tesis edeceğiz.
Fahrettin Koca’nın içindeki uzaylıyı değiştirdiler ve daha önemsiz, gözden çıkarılabilir bir uzaylı geçti o biyonik robota…
Bu hususlarda sahayı daha da germeye devam edeceğim ve pek çok gizli servisin biyonikleri, içlerindeki uzaylılarla birlikte ele geçirmesini sağlayacağım. Daha önceden yazmıştım, hatırlanacaktır, biyoniklere otopsi yapılan ve her şeyin ayan beyan görüldüğü görüntülerin bütün dünyada dolaşmasını sağlayacağım. Hiç de kendimi ve sistemimi sıkıntıya düşürmeden bunu nasıl yapabileceğimi bütün dünya ve dünyadaki bütün uzaylı türler görecekler. Ha bu arada, bir canlı yayında kürsüde konuşuyorken çarpılan ve bozuk plak gibi takılıp duran o cumhurbaşkanı yardımcısı Fuat Oktay, kendini ne kadar çok geri çekti, öyle değil mi?
Biyonikleri ele geçirmek, onları etkisiz hale getirmek o kadar da zor değil. Evvela güçlü bir metafizik destekle üzerlerine gidilmeli. Biyonik robotlarda, tehlike anında, etraflarındaki onlarca kişiyi aynı anda metafizikle çarpma, bayıltma hatta öldürme teknikleri var. Dikkat edilsin, içindeki uzaylının haricinde, biyonik robot kısmında bu özellik var. Bunların çarptığı kişiler ilk önce mide bulantısı, baş dönmesi ile başlayan bir çarpılma süreci yaşarlar. Çarpılan kişinin metafizik kabiliyetlerinin, eğitimin olup olmadığına ve vücudunun haline/gücüne ve iradesini nasıl kullandığına göre farklı sonuçlar görülür. Çoğunlukla da ölümle sonuçlanır. Ya da yine metafizik tekniklerle bu biyonik robotlar, etraflarındaki insanların zihinlerini kontrole alarak gerçekle hayalin karıştığı haller yaşatabiliyorlar ve bu sayede de o tehlikeli anlardan/mekanlardan çıkabiliyorlar. Sonra uzaktan müdahale ile bile bu şahit olmuş kişilerin hafızaları kısmen silinebiliyor.
Son zamanlarda dünya üzerindeki çok sayıda biyonik robot ve içlerindeki uzaylılar, merkezlerine “Beni buradan acilen alın” mesajları gönderdiler. Lakin birkaç gün önce yaşanan devasa metafizik çatışmalar sırasında, biyonikleri arka plandan kontrol eden kontrol merkezlerinde de çok büyük sorunlar yaşanmaya başladı. Oralarda vazifeli olan uzaylı kişilerden de çok çarpılanlar oldu. Kullandıkları cihazlarda da çok sorunlar yaşandı, yaşanıyor.
Ayrıca bilinmeli ki bir biyonik robotun içindeki uzaylı, çok risk altında olduğunu düşündüğünde ve biyoniği oyundan geri çekemediğinde, kendisi biyoniğin içinden ayrılıp yeraltı üssüne ya da uzaya gider. Biyonik robot, yapay zekası sayesinde, içinde uzaylı insan olmadan da vaziyeti epeyi idare edebilir. Bir de bu haldeki biyoniklere gizli üslerdeki kontrol merkezlerinden de uzaktan müdahale edilir. Onlar da içi boş biyonikleri uzun süre sahada normal davranışlarla kontrol edebilirler.
İfşa olan, tamamen oyundan çekilse yani biyoniği ile birlikte yok olsa dikkat çekecek olan uzaylılar, çoğunlukla mezarlık, ormanlık ya da deniz ya da göl gibi yerlere giderler. Gece karanlığında onları UFO’lar bizdeki GPS sinyali gibi sinyallerle görür ve kimlik doğrularlar. Mümkün olduğunca ışıkları yakmadan iner ve uzaylıyı alıp biyonik robot kısmını bırakırlar.
Uzaylı türlerin böyle sıkıştıkları anlarda nasıl kararlar alacağını belirleyen amiller/etkenler var. Sık karşılaşılan bir şey var ki söz konusu uzaylı, uzaylılar arasında tanınmış bir şahsın, reisin, komutanın, başkanın, bilgenin oğlu ya da kızı çıkabilir ve ne olursa olsun onu riske atmadan geri çekmeyi tercih edebilirler. Ya da bazen biyoniklerin içindeki uzaylılar, çok iyi yetiştirilmiş, zeki, kabiliyetli, vasıflı görülen kişiler olabilirler ve bu nedenle de fazla riske atılmazlar. En dar zamanda bile bir yol bulup bu uzaylıları kurtarırlar. Bu gibi dengeler yaşandığı için, ifşa olmuş biyoniklerin içindeki kişilere ne olacağını, hala içinde durup durmayacaklarını isabetli şekilde tahmin etmek mümkün olamaz. Her an, beklenmedik kararlar alabilirler. Çok sıkıştıklarında biyoniği de içindeki uzaylı insanı da imha etmekten kaçınmazlar. Lakin baştan dikkatli ve gayretli olurlar da işin oralara kalmasına izin vermezler.
Biyonik robotların çoğunda, bizim tıbbi cihazlarımızı ya da askeri ekipmanlarımızı yani en ileri teknolojilerimizi aldatabilen sistemler de var. X-Ray cihazlarını, röntgen cihazlarını, tomografi cihazlarını aldatabilirler. Yapay zekalı sistemleri aldatabilirler. Bilgisayarlı/yazılımlı sistemleri aldatabilirler. En kesin ve kestirme yol, bir biyoniği, bir ya da birkaç metafizikçinin desteği ile sıkıştırıp çevirip almak ve sonra masaya yatırıp vücudu/biyoniği kesip açmaktır.