Sert bir geri vites yapacaklar ama yapamıyorlar.

Sert bir geri vites yapacaklar ama yapamıyorlar. Vaziyeti kurtarmak isterken de işi daha da berbat ediyorlar.

Amerika kim de Türkiye’nin hakimiyetine/egemenliğine dokunabilecek? Amerikan mahkemeleri neresidir ki Türkiye’yi yargılayacaklar ve Türkiye’nin lehine ya da aleyhine karar verecekler? Türkiye ABD’yi ya da mahkemelerini neden takacak?

“Yabancı Devlet Dokunulmazlığı Yasası” (FSIA) dedikleri şey olmasa bunlar bizi yargılamaya ve cezalandırmaya mı kalkacaklar? Böyle bir hakları olduğuna mı inanacaklar? Kim bunlar, nasıl bir hayal dünyasında yaşıyorlar. Tarihe sadık değiller, hakikate sadık değiller, vicdan sahibi değiller, adaletli değiller ve bu şartlarda ABD vatandaşlarını bile yargılayamazlar da devletimizi mi yargılayacaklar.

Şu sözde Ermeni soykırımı küstahlığını yaptıkları günden beri mum misali eriyorlar. Büyük güç kaybettiler ve büyük kayıplar verdiler, vermeye de devam ediyorlar. Lakin çıkıp dünyanın önüne, hala laf kalabalığı yapıyorlar. Demek ki bunlara hadlerini bildirmekte daha da aceleci olmak lazım. Bunlara kısa sürede daha da sert darbeler vurmak lazım. Belki bu sertlikle bir travma geçirip hayal aleminden gerçek aleme, gerçek şartlara bir geçiş yaparlar.

————————

“Bir taş at bu kanla beslenenlere”

Yıllar önce ilan ettim, birkaç kez de tekrar ettim.

Dünyayı başınıza yıkacağım. O masum bebeklere, çocuklara, genç kızlara, kadınlara daha fazla kıymanıza ve zulüm etmenize izin vermeyeceğim.

Dünya üzerinde kurduğunuz bu kanlı, acımasız, şeytani çarkı kıracağım.

Dili, dini, derisinin rengi ne olursa olsun bütün mazlumlar ve sömürülenler zafer türküleri okuyacaklar. Acılar son bulacak, bu zulüm, cahillik, şeytanlık ve karanlık çağı kapanacak.

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ

وَأُخْرَى تُحِبُّونَهَا نَصْرٌ مِّنَ اللَّهِ وَفَتْحٌ قَرِيبٌ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَ

“Ve uhra tuhıbbuneha, nasrun minallahi ve fethun karib, ve beşşiril mu’minin.”

“Ayrıca seveceğiniz bir şey daha: Allah’tan yardım ve yakın bir fetih. Mü’minleri müjdele.”

Kur’an-ı Kerim, Saff suresi, 13. ayet-i kerimesi

Mehmet Fahri Sertkaya

Hava sendromu mu metafizik çarpılma mı?

Fazla söze gerek yok.

Herkesin bildiği şeyi buradan detaylıca yazacak değilim. O malum günden bu güne kadar ABD, Rusya, Çin, İran, Hindistan ordularının mensupları arasında ve bu orduların araçlarında ve teçhizatında hep sorunlar var. Bunu daha önce birkaç satırla yazmıştım.

Bunları daha fazla basından medyadan gizleyemeyeceklerini de biliyordum. Şimdi yavaş yavaş dünya basın ve medyasında yer buluyor. Ona da “havana sendromu” deyip geçmişler. Öyle bir sendrom yok. Apaçık bir şekilde metafizik savaşta bozguna uğrama halleri var. Şu haberde söylenenler binde bir bile değil.

Kayıpları çok ama çok fazla… Daha ilk gecesinde ABD Savunma Bakanının bana ulaşıp “Dostum” diye diye ricacı olacağı kadar fazla… Yazmıştım, hatırlarsınız. 120 asker kaybettiğini söylemişti, ben 300 den fazla olduğunu ifade etmiştim. Denizaltılarla iletişim sorunu yaşadıklarını ve çok sayıda denizaltının personelleri arasında ölenlerin bulunduğunu da yazmıştım. O geceden sonra da tansiyon hiç düşmedi, hepsinin de kayıpları artıyor. Çok üst rütbeli generaller de öldüler. Çok üst yetkili bürokratlar da öldüler. Türkiye’deki ABD ve NATO üslerinde de vaziyet çok fena ve kayıplar devam ediyor.

Bunların dünya genelinde yaşadıkları haller sadece baş ağrısı, mide bulantısı gibi haller değil. Çok fena hallerde ölüyorlar. Öyle ordu mensubu olup, devlet yetkilisi olup bebek, çocuk, genç kız ve kadın ve organları için yetişkin insan kaçırmak ve bunlara acımamak ne imiş, daha bu dünyada karşılığını görmeye başlıyorlar. ibret-i alem oluyorlar.

İsabetle füze atamaz hale gelen gemiler var. Son anda kurtarılan denizaltılar var. Kurtarılamayanları da var. Anlatmakla bitecek gibi değil. Kaç tane ordu ve donanma perişan hallerde ve bu günden itibaren askeri maksatla kullanılan uyduları da bozacağız.

Yapabildiklerimiz, yapabileceklerimizin teminatıdır. Kaç kere bu hususta da ikaz ettim. O ABD Savunma Bakanına da “Ben hiçbir halka düşman değilim. Sizlere de düşmanlık etmedim. Kaç kere büyük fırsatlar sundum. Daha dün bile ABD’yi felakete sürükleyecek nükleer madde kaçırma işini bozdum. Bunun için bir denizaltı da batırdım. İçinde Çin donanmasının subayları da öldü. Teşekkür bile beklemedim ama bu yaptığınız nedir? O Biden ve Kamala orada kaldıkça sizin başınız beladan kurtulmayacak. Yeter, ben sizin gruplaşmalarınıza anlayış göstermek zorunda değilim. Bundan sonra tek muhatabım var, o da Amerika Birleşik Devletleridir. Onu da kim yönetiyor, nasıl yönetiyor, kime hizmet ettiriyor, bu sizin iç meseleniz. Felakete sürükleniyorsunuz. Bu meselelerinizi aşana kadar bu sıkıntılarınız büyüyerek devam edecek. O Biden ekranların karşısına çıkıp Türk milletinden özür dileyecek, o kararını/sözlerini geri alacak.” dedim.

Öyle de oluyor…

Türkiye’de, Suriye’de, Akdeniz’de, Ege’de, Karadeniz’de, Marmara’da ABD’ye ve NATO’ya ait askeri unsurlar (kara, hava, deniz unsurları) istemiyorum. Derhal çekilecekler.

Ya da hiç ama hiç hesap edemeyecekleri daha vahim darbeler alacaklar. “Trump ABD’nin son başkanı olacak” diye tahmin edip yazmıştım yıllar önce, isabet edememişim. Bu gidişle Biden ABD’nin son başkanı olacak. Bu, böyle olsun diye elinden geldiğince çırpınıyor, o yeşil derili canavarlaşmış mahluk…

“Kimse bizim sabrımızı zorlamasın” diye boşuna yazmadım. Bir gecede Çin ordusunun askerlerinin yarısını öte aleme gönderebiliriz.

Hiç iz, delil kalmaz ama bizim böyle sorunlarımız da yok. Ne yaptıysak yazarız, arkasında dururuz.

İsrail’de onca büyücü Yahudinin tepinirken ölmesine de biz sebep olduk. İsteseydik çok daha fazla can kayıplarına dünyanın her yerinde sebep olabilirdik.

Dün gece öylesine büyük metafizik çatışmalar yaşandı ki kelimelerle anlatabilmek imkansız. İnsanın içinde olup görmesi, izlemesi lazım. Tarih boyunca yaşanmış en istisna metafizik harplerden biri olduğunu düşünüyorum. Bundan sonrasında dünyalı-uzaylı hiç kimsenin metafizikle üstümüze gelmesini beklemiyoruz. Bu, artık çok mantıksız ama bakalım neler olacak.

Bizim için dünya insanı metafizikçileri öldürmektense uzaylı insanların metafizikçilerini öldürmek çok çok daha kolay. Daha az zaman alıyor, daha az yoruyor. Uzaylıların biyonik robot ordularını metafizikle yıkmamız ise bundan da kolay oluyor.

Özelikle son iki gündür dünyamızda yeraltındaki gizli uzaylı üslerinde çok büyük sayıda kayıplar verdiler. O üsleri onlara metafizikle bile dar edebiliyoruz ama iktiza ederse teknoloji ile de oraları onlara mezar yapabiliriz.

Ben herkesi baştan ikaz ediyorum da niye baştan akıllarını başlarına almıyorlar, anlamak mümkün değil.

Gizli yeraltı uzaylı üsleri bu hallerdeyken, bunların yer üstünde önemli kişilerin yerlerine geçirdiği biyonik robotlar ne yapsınlar…

Çöküş başladı. Ne dediysem yaptım ve yapmaya devam edeceğim.

Yakın gelecekte varlıkta kalmak isteyenler Rusya, Çin, ABD ve Hindistan’la aralarını açsınlar. Mİ, herkes için var. Kuralları çok basit ve çok anlaşılır. Samimiyet, sadakat, iyi niyet ve birlikten doğan kuvvet…

Rusya ve Çin’in şu son hamlelerinin, dünyanın dört bir yanında bir şeyler yapmaya çalışmasının dikkate alınır yanları bile yok. Beyhude çabalar. Çok yakında Rusya, dünyanın zayıf/güçsüz ülkelerine bile güç yetiremiyor, sözünü geçiremiyor olacak.

ABD içindeki vatanseverler de köprüden önceki son çıkıştılar. Ülkelerini Biden ve Kamala’yı öne sürmüş Çin/yeşiller çetesinden ayıracaklar ya da onlarla birlikte yok olacaklacaklar.

Mehmet Fahri Sertkaya

Sakın dikkate almayın!

Sakın dikkate almayın!

Bu genelge hukukla taban tabana zıt. Emniyet Genel Müdürlüğü genelgesine göre, “Emniyet personeli görevini yaparken” cep telefonu ile ses ve görüntü kaydı alan vatandaşlar engellenecekmiş, haklarında yasal işlem yapılacakmış.

Engelleyemezler de hukuki işlem de yapamazlar. Buna hukuki zemin yok. Sokaklar, eylem/gösteri yerleri, herkese açık mekanlar, kamuya ait yerler kimsenin özel hayatı değildir. Kişisel verisi falan da değildir.

Özel hayatı ve kişisel verileri korumaya dönük kanun maddelerini ele alarak bu kadar zorlama bir metin yazdıran ve yazan kişiler de iyi niyetli değildir. Şu genelge metni bile suç unsurudur. Art niyet açıkça meydandadır. Cezai yaptırım gerektirir. Çünkü bir insanın o maddeleri alıp bu genelgedeki gibi zorlama yorumlarla kendi kanunsuzluğuna kanuni zemin bulmaya kalkması, farkında olmadan yapabileceği bir şey değildir. Bunun arkasında çok derin, çok sarsıcı ve derhal adli yetkililerin müdahale etmesi gereken gerçekler olduğu bellidir.

Kolluk kuvvetlerini, yardım ekiplerini, kurtarma ekiplerini, vazifesi başındaki devlet memurlarını hatta vazifesi başındaki sınıf öğretmenini bile görüntülü ve sesli kayda alabilirsiniz. İstediğiniz yerde herkese açık olarak paylaşabilirsiniz. Hatta üstüne eleştiri, dilek/temenni, nasihat içerikli metinler de yazabilirsiniz. Hatta hakarete varmadıkça çok sert eleştiriler de yapabilirsiniz. Kralı gelse sizin bu hakkınızı elinizden alamaz.

Hususiyle beklenen depremler ve diğer afetler gerçekleştikten sonra etrafta dolanan resmi kimlikli personelleri çekin, kayda alın. Çünkü devleti, iktidarı ihanetlerle ele geçirmiş bir avuç gizli Yahudi, gizli Ermeni ve mason yönetiyor. İyice de zıvanadan çıktılar. Felaketler gelecek de o kaos ortamından istifade ile çocuk, bebek, genç kız, genç kadın ve organları için yetişkin insanlar kaçıracaklar. Buna kilitlenmiş vaziyetteler ve o anlarda sahada sadece kendilerine çalışan resmi kimliklilerin olmasını istiyorlar. Bu sebeple de böyle akıl almaz ve hukuk dışı kararlar almaya kalkıyorlar. Bunun haricinde başka sinsi maksatları da var. Her geçen iktidarda kalmaları daha da zorlaşıyor ve devletin memurlarına, kolluk kuvvetlerine daha sık şekilde kanunsuz faaliyetler yaptırıyorlar. Bunların da sosyal medyada yer bulmasını istemiyorlar.

Bu genelge hakkında derhal adli işlemler başlatılmalı. Şu anda da hiçbir TC vatandaşının bu sözde genelgeyi dikkate alması gerekmiyor.

İçişleri Bakanlığındaki o Soysuz herif iyice haddini aşıyor ve hiç kimse bu genelgenin sadece 1 Mayıs’la alakalı olduğunu zan etmesin.

“En kötü ihtimal” Türkiye’de kalmak mı?

Tayyip, ‘Tam kapanma döneminde İstanbul’da mısınız?’ sorusunu cevapladı:

“Henüz kesin kararımı vermedim ama buralardayım. En kötü ihtimalle Türkiye’deyim.”

Mehmet Fahri Sertkaya

Üzerinde az çalışılmış ve hep art niyetle çalışılmış

Yani o şiddette bir deprem İstanbul’u ve çevresini yıkacak ve tsunamiye sebep olacak da Bursa sağlam mı kalacak? Hanginiz çalışıyor bu planları, söylesin, kızmayacağım?

Kafanızı şu kara para bataklığından çıkartın ve alacaksanız doğru düzgün tedbirler alın. Milletin aklıyla dalga geçmeyin. Hiç tarihe de bakmadınız? Büyük depremlere de mi bakmadınız?

Sahra hastahanelerinde çalınan organları nerelere ve nasıl göndereceğinize yorduğunuz kadar, doğru düzgün tedbir almak için kafa yormuyorsunuz.

Beklediğim o depremler olursa siz o kara para işlerini yapamayacaksınız.

Üzerinde az çalışılmış ve hep art niyetle çalışılmış

Gizli Yahudi ve kara paracı Albay Metin Günal burada ne demek istiyor?

Depremin hemen sonrasında İstanbul’a girişler, yardım gelmesin diye mi kapatılıyor? O kadar büyük bir depremde bırakılsın da Türkiye’nin her yerinden İstanbul’a yardıma koşacaklar koşsunlar. Daha ne isteniyor? Bedeniyle yardım etmeye gelecek olanlar gelsinler, elinde ne var ne yok kapıp getirmek isteyenler de gelsinler.

Çok büyük bir insan gücüne ihtiyaç duyulmayacak mı? İlk 72 saat içinde sağ kurtarılabilecek çok yüksek sayıda depremzede enkaz altında kalmış olacak. Milyonlarca bina var, devlet gücü hangisine yardıma koşacak?

Çıkışlar, şehirde kaos olsun, herkes kara para mafyalarının eline düşsün diye mi kapatılıyor? Vatandaşlarımız kendi imkanlarıyla kenardan kenardan çıksalar ne olur? Devletin ulaştıracağı yardımlar ve kurtarma ekipleri de deniz yoluyla İstanbul’a gelsinler. Yüz binlerce İnsan deniz ve hava yoluyla götürülebiliyor da resmi kurumlara bağlı yardım ekipleri getirilemiyor mu? Hem insanlar İstanbul dışına çıkmak istemese de yollar bozulmuş, köprüler yıkılmış olabilir. Resmi yardımlar için de geçiş sağlanamayabilir. Bırakılsın insanlar çıksınlar ya da girsinler, böylesi daha mantıklı değil mi… Yok yok, “Bu hususta da TC vatandaşlarına giriş çıkış yasak olsun, turistlere ve organ mafyalarına ve insan kaçakçılarına serbest olsun. Zaten tutturduk bir ayar gidiyoruz. Basın ve medyada bizimle…” deniyorsa, o başka… O halde ortam daha da gerilir.

Zaten herkes “Ne oluyor arkadaş, biz aptal mıyız? Bunlar nasıl kararlar. Bir bize yasak. Bir biz ikinci sınıfız. Bu kararların, bu yasakların arkasında bir gram mantık, hukuk ve iyi niyet var mı? Devleti kimler yönetiyor böyle.” demeye başladı çoktan…

Madem o kadar gemi ve uçak ve helikopter de kullanılacak, bırakılsın da isteyenler de kara yolu ile sakin sakin kendileri çıksınlar. Ulaşabilecekleri civar illere ulaşsınlar. Oraların ahalisi de üzerlerine düşen insanlığı yapsınlar. Sanki deprem olunca milyonlarca resmi araç mı gelecek gidecek İstanbul’a? Devletin gücü belli. Böyle bir büyük deprem karşısında devlet gücünün aciz kalacağı belli. Çünkü hiçbir gerçek hazırlık yapılmadı, gerçek tedbir alınmadı. Hala da böyle art niyetli kararlar alınıyor. Öyle ise, bu nasıl bir bakış açısı ve bunlar nasıl kararlar? Koca millet bu kadarına da tepkisiz mi kalacak?

Kaç şiddetinde deprem olursa, kaç bina yıkılırsa, ne kadar vahim bir manzara oluşursa bu kararlar alınacak, bunlara kim, neye göre karar verdi? Türkiye’yi kimler yönetiyor, neler dönüyor?

Sputnik V aşısı da artık çok tehlikeli

Putin’in maskesi çok yakında düşecek. Daha fazla vaziyeti idare edemez. Güç, otorite, itibar, hiçbir şey kalmayacak.

Sputnik V aşısı da artık çok tehlikeli

Daha önce Sputnik V aşısının para tuzağı olduğunu, bir işe yaramadığını ama diğerleri gibi insanlara türlü kalıcı zararlar vermek ve genetiği değiştirmek için yapılmadığını yazmıştım.

Putin’in içindeki değişince, Rusya’da çok şeyler değişti. Artık Sputnik V aşısı da yeşillerin diğer ülkeler üzerinden üretip dünyaya dayattığı aşılar gibi. Onlardan hiçbir farkı yok. Sputnik V aşısı da artık bir kitle imha silahı.

Mehmet Fahri Sertkaya