Lavrov’un fitne kazanları

Lavrov “Mfs ile Tayyip’in arasını bozmak lazım” diye söylene söylene yoğun mesai yapıyor. Fitne kazanları kaynatmak istiyor. Muhtelif görüşmeler yaptı, yapıyor. İngiltere ve Almanya’yı da bu fitne planlarında yanında görmek istiyor. Bu fitne planları çerçevesinde gizli Ermeni ve Hristiyan Kemal Kılıçdaroğlu ile de görüşmek isteyecekler. İçimizdeki Ermenistan’ı bir kart, bir piyon olarak kullanmak isteyecekler. Gerekirse onları topyekun bir ateşe atmaktan çekinmeyecekler. Pek işe yarar şeyler yapacaklarına ihtimal de vermiyorlar ama ellerinde fazla kart yok ve Ermeni çetelerini de mecburen kullanacaklar.

Sabetaycı gizli Yahudi Meral Akşener’i ve sözde İyi Parti’yi, CHPKK’den daha da kullanışlı buluyorlar. Meral’in fazla gücünün olmadığını, ülke içerisinde de zayıf bir partisi olduğunu ama Tayyip’e karşı son zamanlarda sesinin yüksek çıktığını değerlendiriyorlar. Meral Akşener hakkında “İstediklerimizi dillendirmekte kullanabileceğimiz bir piyon” diyorlar.

Ruhani’nin de çok yalnız ve güçsüz kaldığını, bu fitne planlarına dahil olup destek vereceğini değerlendiriyorlar. PKK’nin pek çok üst isminin Ruhani ile arasının iyi olduğunu, Ruhani’nin bu vesileyle Türkiye içinde pek çok terör eylemi yaptırabileceğini değerlendirdiler. Ruhani ise Putin’e “Tayyip bu konuda bize dişini gösterdi. PKK/YPG/PYD ile hareket etmememiz gerektiğini bize açıkça söyledi. Aksi halde bunun bütün ilişkilerimize yansıyacağını ve zarar vereceğini de söyledi. Lakin ABD üzerimize çok geliyor, biz mecburen PKK/YPG/PYD’yi desteklemeliyiz. Türkiye’de aşırı bir baskı altına alındı bu örgüt. Elimden fazla bir şey gelmez ama yine de tamamen yok edilmesine mani olabilirim.” dedi.

Lavrov, Putin’e,

Mevlüt Çavuşoğlu’nun çok zayıf, liyakatsiz bir adam olduğunu…

Tayyip’in, yaptığı başarılı siyaseti sadece mfs ile yapabildiğini…

Tayyip’in çevresinde liyakat sahibi hiç kimsenin olmadığını…

Çavuşoğlu kullanılarak Türkiye ile ABD’nin arasını bozabileceklerini…

Solomon Soysuz’a ulaşıp bilgiler alabileceklerini ama onun da çok işe yaramayacağını, onu çoktan gözden çıkarttıklarını….

Stratejik konuları kullanarak (Türkiye’deki nükleer santral projesi gibi) anlaşmazlıklar çıkartabileceklerini ve baskı ortamı oluşturabileceklerini…

Türkiye’nin bazı meselelerde Rusya’dan teknik ekibe ihtiyaç duyduğunu, bu desteği vermeyince de Türkiye’nin sıkışacağını…

Bu süreçte Rusya’nın Japonya ile iyi geçinmesi gerektiğini…

Şi’nin, kendisiyle anlaşmak mümkün olmayan bir lider olduğunu, diplomasiden anlamadığını ama mecburiyet icabı Şi ile beraber yol almak zorunda olduklarını…

Çin’le iyi bir müttefik gibi görünürlerse, dünyaya bu görüntü verilirse şu sıkıştıkları zamanda çok faydalı olacağını…


Avrupa’daki mafya bağlantıları üzerinden de Avrupa hükumetlerini sıkıştırmaları gerektiğini…

Esed’in büyük bir fırsat yakaladığını, ellerinden kaçmak isteyeceğini ama şu anda çok sıkışık halde olduğunu ve ellerinden kurtulamayacağını…

Merkel’in Avrupa’daki tek gerçek dostları olduğunu…

YPG/PYD’ye verdikleri destekle YPG/PYD’yi daha güçlü bir hale getirmeleri gerektiğini…

Bu terör örgütünün bitmesine kesinlikle müsaade edemeyeceklerini…

İran’ın da bu konuda üzerine düşenleri zaten yaptığını…

Kırım meselesini öncelikle Heiko Mas ile görüşeceğini…

Kırım’ın o kadar kolay şekilde ellerinden alınabilecek bir yer olmadığını ve bütün bunların Suriye’deki başarılarına bağlı olduğunu…

Suriye’de askeri güç haricinde istihbarat servislerine mensup adamlarını çok iyi kullanarak tarafları birbirine karşı kışkırtmakta çok iyi olmaları gerektiğini…

Casuslarının zaten bu konuda usta olduklarını ve zorlanmayacaklarını…

Türk askerlerine ve Esed’in askerlerine saldırılmasını sağlayacaklarını ve bu iki gücün ittifak etmesini imkansız hale getireceklerini…

İran, Almanya, Rusya ittifakıyla YPG/PYD’yi varlıkta tutup hatta mümkün olursa daha da güçlendirirken bir yandan da dünya kamuoyunu Esed’in YPG’ye güç verdiğine ikna edeceklerini…

Ve benzeri fitne fesat planlarını anlattı, değerlendirdi. Putin “Her zaman en iyi adamımdın dostum” şeklinde karşılık verdi. Büyük memnuniyet duydu.

Endişeye mahal yok

NATO mensubu üst rütbeli subaylar arasında son gelişmelerden/dengelerden son derece memnun olsa da endişeleri de bulunanlar var. “Mfs ile bir yerde mutlaka çatışacağız. Bu güzel havayı uzun süre götüremeyeceğiz. O zaman ne yapacağız” diye dertlenip konuşuyorlar. Endişelerinde haklılar. Ciddi bir çakışmanın oluştuğu yerde çatışma da yaşanır ve bütün bu güzel dengeler bir anda tepe taklak olur.

Bu nedenle, bu yola çıkanlar, daha önce bizimle beraber yola çıkanların yaptığı hataları yapmalılar. Bunların hatalı kararlar/davranışlar olduğunu baştan kabul edip yapmamak kararlılığı ile yola çıkmalılar. Bizim kabul edilemeyecek seviyede şartlarımız, taleplerimiz yok. Sadece Türkiye ve bölge değil, bütün dünya yeni bir nizama girecekken, dünyanın her yerinde ve her meselesinde hiç tavizsiz kazanan taraf olmayı beklemeleri abesle iştigal olur.

Biz nasıl bazı hassasiyetlerimizden bile tavizler veriyorsak, bizimle beraber yol almak isteyenler de verecekler. Bu kararlılıkla ortak menfaatlerde hareket edilecek. Dünyanın bilmem kaç ülkesinde maddi, siyasi ve askeri sahada büyük menfaatler elde edecekleri, yeni dünya düzeninin tesis edilmesinde en öne geçecekleri bir fırsat karşılarına çıkmışken “Dünyanın geri kalanında olduğu gibi Türkiye’deki ve çevresindeki her şey de bizim istediğimiz gibi olmalı.” diyemezler. Bizim duruşumuz net, taleplerimizi dillendirmeye bile gerek yok, sözümüz de kanun gibi endişeye gerek yok. Gereken şey ise baştan bunları iyice idrak edip kendi aralarında münazara edip kesin bir karara varmaları, bu kararlarında samimi olmaları, asla sözlerinden dönmemeleri, kazanırken kazandırmaya baştan razı olmaları. Bunun farkında ve bu kararlılıkta iseler, endişe etmelerine gerek de yok.

Mehmet Fahri Sertkaya