Her ölen TSK mensubuna şehit demeyin!

Öyle her ölen TSK mensubuna şehit demeyin, sonra gerçekler gün yüzüne çıkar da pişman olursunuz.

Korgeneral Osman Erbaş, HDPKK’nin ordumuz içindeki işbirlikçilerinden biriydi. Büyük hainlerden biriydi. Çok sayıda vatan evladının şehit edilmesine de sebep oldu. Günü gelir, her şeyi daha geniş anlatmak mümkün olur.

Mehmet Fahri Sertkaya

“HDPKK meselesinde bu iktidarın karşısında olan herkesi, her kesimi, her devleti ve lideri karşıma alacağım” dedim. Bunun nesi anlaşılmadı?

Selahattin Demirtaş: Her şey çok hızlı ve çok gizli ilerliyor. Meğer Türkiye’de düşündüğümüz şekilde bir yerimiz bile yokmuş. Şu halimize bir bakın. Gelen sormuyor, aradığımız kişiler çıkmıyor, açıklama desen yalan oldu zaten…

Yürüyün dedim ben de AKP’nin üzerine… Ne varsa ellerinde, konuşsunlar ses çıkarsınlar vekiller. Alınacaklarsa da alınsınlar. Şimdi onların canlarını düşünecek zaman değil. Mecliste ses kesildikçe, dağdan sesler yükseliyor bana. Bizi komple müttefik devletlerimiz bir MFS’ye sattılar mı şimdi, öyle mi oldu halimiz…

Selahattin Demirtaş: Yok, ben buna hiç olur gözüyle bakamıyorum. Bu adam (MFS) müslümanın en azılısı, bunu kim sever, kim ister. Döneklik yok, kara para yok, yolsuzluk yok…

Buna dayanırsan yıkılırsın. Para kaynağı olmayan insanı kim ne yapsın, öyle değil mi? Biz öyle miyiz, her iş, her din var bizde…

Ama sanıyorum ki Tayyip iyice köreldi, beyni bu devlet işlerine bile basmaz oldu. Sandığım o ki ticaret hacmini başka bir şekilde genişletmiş ve o sakallının (MFS) dediği gibi siyasi hayatını uzatmak için bu işe girişmiştir.


Selahattin Demirtaş: Ben aslında söyledim, ‘Biz Türkiye’den çıkar gideriz. Ardımızdan doğu illerini toz ederiz ama gideceğimiz olursa gideriz.’ dedim. Fakat bana ek bir ticaret kaynağı sağlayan kimse çıkmadı. Şimdi de söyleyip duruyorlar bir şeyler, ‘Sizi koruyacağız, sakinliğinizi koruyun.’ diye bazı ülkelerden adamlar. Ama tam itimadım yoktur kimseye. Şimdilik burada yaşıyoruz, halimiz normalin altına da düşse, dağdan iyidir.


Selahattin Demirtaş: Dağdakilerden aldım haberi ki bazıları varmış aralarında, kaçırılmışlar. Öldürülen duydum da terörist kaçırma da yeni başladı herhalde. Öyle anlıyorum ki alttan alttan dosyalar dürülüyor. Ben şu an vekilden, partiden vaz geçtim. Beni biri alsın buradan bir ülkeye, yeter bana.
Fakat haklı olarak, meclis de benden iz işaret bekliyor.

Ama gönlümü aldılar şu geçen gelenler var ya biliyorsun, aksanlı olanlar..
Ayak uyduruyoruz anlayacağın…


Selahattin Demirtaş etrafına hayıflanıp duruyor ama onun en büyük suç ortaklarından biri olan Kemal Kılıçdaroğlu da çok kötü halde ve hep etrafına hayıflanıyor.

Kemal Kılıçdaroğlu:

Çok daralıyorum, her geçen gün çok daha fazla üzerime geliyor her şey. Sıkıntı sıkıntı üstüne… Konuşacak konu kalmadı. Açıklama yapacak adam kıtlığı var sanki…

Herkesin söylediği bir ters geliyor bana. Sanki tüm açıklamalarda beni işaret ediyor, bana sövüyorlar gibime geliyor. Var ya, hep bu parti içindeki Atatürk yalakaları yüzünden oldu her şey. Yok öyle deme böyle de, duruşumuz var bizim, ilkemiz var bizim. Başlarım sizin ilkenize, geri zekalılar sizi… Şimdi, şu an siyasi sahnede acaba, acaba… CHP diye bir unsur var mı? Gören var mı bizi… Bir sinek gibi bak, sinek diyorum, o kadar küçük ve cılız kalmadık mı…


Kemal Kılıçdaroğlu: Yok biriz, beraberiz, canımız partimiz dediniz, zor muydu üç-beş geri zekalıyı ihraç ettirmek. Tüh yazıklar olsun bize… Ben size söyleyim HDP kapanıyor. Kapanmasa da, tüm HDP binaları boşaltılır. Adamlar alınır. Elleri kolları bağlanır. Sonra gelirler, tepemize çıkarlar. Sonra üzerine bir de bizden para isterler. Bi de işin yoksa dağlılarla uğraş dur.

Kemal Kılıçdaroğlu: Geçen kim aradı seni?

  • Pervin (Buldan)…

Niye aradı şimdi o… Biz yapacağımızı yapıyoruz, ne arıyor yani. Tepemize çıktılar iyice. Seviye denen bir şey var değil mi, biz seviyeyi koruyamadık, olay bu kadar basit. Utanmadan bir de kürsülerde elele durmamızı istiyorlar.
Bırakacam şu başkanlığı. Bu kayık, çarpık CHP bölünsün kaça bölünecekse..

Genç haklı (MFS),hepsinde de haklıydı. Bizi bırakıyor, çırpınıyoruz, çabalıyoruz, bir düze çıkamıyoruz. Sonra da bana islam meraklısı, cemaat bilmem neyi diye arkamdan atıyorlar, bilmiyorum sanki.
İstediğimi yapamadım ben, arzu ettiğim çizgide gidemedim. Hala da gidemiyorum. Çarem de yok şu an beklemekten başka…

Mehmet Fahri Sertkaya

ÖNDER’in kurucusu ve ilk başkanı Mehmet Yahya Kutluoğlu gizli bir Hristiyan’dı.

Hayatı bu millete ve devlete ihanetle geçti. Soyunun bir yanı Rum, diğer yanı ise Ermeni…

Rum olsun, Ermeni olsun, Hristiyan olsun ya da başka bir inanç sistemine mensup olsun, bizi rahatsız etmezdi. Şayet gerçek kimliği ve inancıyla açıkça meydanda durarak yaşasaydı. Lakin o da Türk ve Müslüman rolü oynayarak, hatta bir de davamızın mücadelesini veriyor gözükerek çok büyük ihanetler eden hainlerden biri olmayı tercih etti. Tıpkı Karamollayan gibi…

Mezarı derin, azabı elim olsun. Amin.

Bu arada merak edenler olur, yazayım. Mehmet Yahya Kutluyan bir süredir metafizik sinyallere maruz kalıyordu. Zaten böyle ileri yaşlarda olup rahatsızlıkları da olan kişilerin bu sinyallerden kurtulmaları pek kolay değil.

ÖNDER’in Yönetim Kurulundaki:

Kamber Çal: Alevi-Ermeni karışmış bir soydan geliyor. Kendini daha çok Alevi olarak biliyor/görüyor. Müslüman nesillerin ifsad edilmesi için ekibiyle çırpınıyor. İmam Hatipler üzerinden Ehl-i Sünnet itikadının bozulması, en öncelikli hedefi… Bunun haricinde ekibi gibi kendisi de zimmete para geçirme, rüşvet dahil pek çok suçu da işledi, işliyor. Lükse, özel içkilere, gece hayatına, kadınlara çok düşkün ve bu yönü çok kimse tarafından biliniyor.

Abdullah Ceylan: Yahudi-Ermeni karışmış bir soydan geliyor. Kendisini daha çok Ermeni ve Hristiyan olarak görüyor. Ekipteki diğer kişiler gibi türlü suçlar işledi, işliyor. Hedef hep aynı: İhanet, ifsad, çökertme, maddi menfaat…

Mehmet Sönmez: Rum-Ermeni karışık bir soydan geliyor. Rum yanı ağır basıyor. Anladığımız kadarıyla kendisinin kökeninde Ermenilik olduğunu bilmiyor.

Ahmet Kaan: Gizli Ermeni ve Hristiyan.

Emrah Baranoğlu: Gizli Ermeni ve Hristiyan

Sabri Çelebioğlu: Gizli Ermeni ve Alevi karışmış bir soydan. Kendini Ermeni olarak görüyor. Aslında bunların dedeleri Ermeni olduklarını gizlemek için Alevi rolü oynadıkları sırada, ister istemez Alevi kesimin içine karıştılar. Kız aldılar, verdiler ve akraba oldular.

Faik Tanrıkulu: Rum kökenli olsa da Yahudiliğin de karıştığı bir soydan geliyor. Kendini Yahudi olarak görüyor.

Murat Aslan: Gizli Yahudi

İsmail Çakır: Gizli Rum-Ermeni karışık bir Hristiyan soydan geliyor.

Ali Osman Kuşakçı: Soyu Türk-Müslüman olarak gelmiş bir soy. Kendisi ÖNDER’in ne olduğunu, gerçekte neler yaptığını biliyor ve bile isteye bu suçlara ortak oluyor.

Sinan Özyurt: Rum-Yahudi karışık bir kökenden geliyor ama Rumluğu ağır basıyor. Hristiyanlık üzere ibadet ediyor.

Resul Çiftçi: Çok karışmış ama Hristiyan Ermeni yanı baskın olan bir soydan geliyor.

Elbette ki bu kadroda misyonerlik faaliyetleri de var. Çok çok az kaldı, Süleymanlıların İmam Hatip Mektepleri projesine ve Diyanet İşleri Başkanlığı’na neden baştan beri kararlılıkla soğuk durduğunu cümle alem tartışmaya mahal kalmayacak katiyette anlayacak.

Mehmet Fahri Sertkaya

Etkisiz eleman

Gizli Hristiyan Karamollaoğlu, HDPKK’nin artık kapatıldığını, buradan geri dönüşün olmadığını, bundan sonra HDPKK’nin kapatılmaması için mücadele etmenin, varlık göstermenin, restleşmenin manasız olduğunu ifade eden konuşmalar yaptı.

Gizli Hristiyan Davudoğlu da bu gerçeği kabullendiğini ifade etti ama “Yine de bizimle beraber olmalısın. Bu noktaya gelmişken bizi yalnız bırakamazsın. Mücadele etmelisin.” tarzı çıkıştı.

Neticesiz ve faydasız bir görüşme oldu. Karamollaoğlu’nun Davudyan’a, Kılıçdaryan’a hiç güveni yok. Kendisini kullanmak istedikleri kanaatine sahip. Ben de neyi kullanmak isteyeceklerini uzun süredir anlayamıyorum. Karamollayan’ın Türk siyasetinde bir nüfuzu, tesiri yok. Tabanı yok, oyu yok. Milli Görüş dedikleri ve bizim uzun zamandır Zilli Görüş dediğimiz şey çoktan buz oldu, eridi, bitti. Erbakan hayatta iken bile son zamanlarında vaziyet buydu. Bu gizli Ermeni çetesi, sözde Müslüman özde İslamcı bir avuç lüzumsuzu muhatap alarak siyaset yapan Karamollayan’ı elinde tutmak istiyor. Onu varlıkta tutmaya çabalıyor, onu sürekli mevzu ediyor. Yoksa onu duyan, bilen olmayacak.

Bu, gizli kimlikli ve hain emelli bu şahısların köklerinden gelen bir birlik mücadelesi gayretinin tezahürü olsa gerek. Yoksa siyasi sahaya bakanlar, tuhaflığı hemen görebiliyorlar. Etkisiz elemanın siyasetin olağan akışı dışında çok tuhaf şekilde sürekli muhatap alındığını görebiliyorlar.

Bu gerçeği, Karamollayan’ı lider tanıyan o bir avuç lüzumsuz zilli görüşcü tabanı göremiyor mu? Görüyorlar da rahatsız mı olmuyorlar?

Mehmet Fahri Sertkaya