İstanbul’da yaşanacak musibetler – Rüya tabirleri

Anlaşılan o ki İstanbul’da bulaşıcı hastalıklar iyice artacak, her yeri saracak, yüksek sayıda kişinin ölmesine sebep olacak ve tedbir almaya çalışan dikkatli insanlar bile az ya da çok zarar görecekler.

Rüyada görülen ateş ya da yangın, büyük zarar demektir. Bazen bulaşıcı hastalık, bazen deprem, sel, fırtına gibi tabii afetler, bazen ise düşman bir devletin saldırısı yani savaş demektir.

Rüyada bir yerde ateş/yangın görmek, orada dini-ahlakı tamamen terk etmiş ve cehennemi, cehennem ateşinde yanmayı sonuna kadar hak etmiş kişilerin olduğuna da delalet eder.

Şu rüya, insanların büyük çoğunluğunun, bu güne kadar yaşanan acıları, bela ve musibetleri ve şimdilerde yapılan bunca ikazı hiç umursamadığına da delalet ediyor.

Mehmet Fahri Sertkaya

Sanhedrin Hahamlarını idam kapsamında yargılayacak bir uluslararası mahkeme…

Sanhedrin hahamlarının idam cezası kapsamında yargılanmaları için uluslararası bir mahkeme kurulmalıdır.

İsteyen her ülke bu mahkemenin duruşmalarını canlı yayınlamalıdır. Mahkemenin/davanın bütün dosyaları/evrakları/delilleri dünya insanlığıyla şeffafça paylaşılmalıdır. İnsanlık görecek ki o dava bitip de o hahamlar topluca asıldıktan hemen sonra, dünyada bütün sorunlar hızlıca düzelmeye başlayacaktır.

O Sanhedrin hahamlarının uluslararası bir mahkemede yargılanıp asılmaları, insanlığın hakkıdır, hukuka uygundur ve insanlık için bir zarurettir. Buna mani olmak isteyecek İsrail, ABD ve diğer devletlerle harbe girmek bile bir zaruret olacaktır.

Dünya genelinde;

  • Fuhuş işi bunlarda…
  • Uyuşturucu işi bunlarda…
  • Organ işi bunlarda…
  • Silah işi bunlarda…
  • Terör örgütlerinin kontrolü bunlarda…
  • Art niyetle üretilen zararlı aşılarla insanlığı kısırlaştırma ve hasta etme, sakat doğumlara sebep olma işi bunlarda…
  • Milletleri kasten hasta edip hastahaneler üzerinden vurgun vurma işi bunlarda…
  • Devletlerin hazinelerini boşaltma işi bunlarda…
  • Milletlerin su kaynaklarına zehirleyici ve hasta edici maddeler katma işi bunlarda…
  • Aileyi, namusu, ahlakı yıkma işi bunlarda…
  • Uydurma bilim psikiyatri ve uydurma ilaçlarıyla trilyonlarca dolar vurgun vurma işi bunlarda…
  • Gıda ürünleri ve katkı maddeleriyle oynayarak insanlığı hasta etme işi bunlarda…
  • Hükumetleri devirme, liderleri öldürme, eğitim sistemlerini ve hukuk sistemlerini kasten bozma işleri bunlarda…

İnsanlığa zarar olan her ne iş varsa hepsinin arkasında İblis var ve İblis de bizim alemimizde bu işleri işte bu Sahnedrin hahamları, İsrail ve Amerika üzerinden yaptırıyor.

Sanhedrin Hahamları ve üzerinde bulunanlar…

Sanhedrin hahamlarından oluşan 13’ler Meclisinin üzerinde, 3 Kabalacı haham meclisi var. Bunlar, doğrudan İblis ile görüşüp ondan talimatlar alıyorlar.

3 Kabalacı haham da 13’ler Meclisine talimatları veriyor. 13’ler meclisi üzerinden talimatlar/planlar dünya genelindeki Satanist etkili ve yetkili kişiler üzerinden uygulamaya konuyor.

Adına ne derseniz deyin. Derin Dünya Devleti, Gizli Dünya Devleti, İlluminati, Şeytani İmparatorluk, Ankebut Ağı ya da başka bir şey…. İblis’in varlığının ve bunlara talimatlar yağdırdığının gözle görülür somut delilleri yok ama… 3’lerin, 13’lerin, dağıtılan 7’lerin dünya siyaseti üzerinde ve dünyadaki her türlü kara para işlerinde yönetici kadrolar olduklarının, bir saçak gibi aşağıya doğru kollara ayrılan bir teşkilatı yönettiklerinin, durmaksızın her türlü suçu işlediklerinin ve işlettiklerinin ve insanlık düşmanı olduklarının çok sayıda somut ispatı var.

O kadar çok ki şu Epstein meselesinden bile yola çıkılsa, bu sistem çökertilebilir. Daha somut ispatlarla yol alınabilecek binbir türlü mesele var…

Çok sayıda Amerikan başkanının o makama konmuş figüranlar olduklarını, Mason teşkilatı üzerinden Amerika’yı ya da daha çok sayıda başka ülkeyi onlarca senedir Satanistlerin yönettiğini, dünyayı da “Cumhuriyet” ve “demokrasi” diye diye ayakta uyuttuklarını, yüz seneden fazladır cehennem misali bir dünya düzeninin kasten sağlandığını ve insanlığın topyekun felaketinin hedeflendiğini, hukuki zeminde ve her türlü somut şüpheden uzak şekilde ispat etmek, evet mümkün…

Bu gerçekleşmesin diye zaten bu konuları bu şekilde konuşanları, Mason teşkilatının gerçek yüzünü anlatanları, İlluminati diyenleri, kendilerinin kontrolündeki basın ve medyada hemen alaya aldırıyorlar. Konuyu sulandırıyorlar.

Dahası, bu gibi tartışmalarda kendilerine çalışan adamların öne çıkmasını sağlayıp zihin bulandırıyorlar. Bu maksatla insanların kafalarını karıştıran açıklamalar, yönlendirmeler yaptırıyorlar.

Mehmet Fahri Sertkaya

Şu İblis Levh-i Mahfuzu görüyordu…

Şu İblis, bir vakte kadar Lehv-i Mahfuzu görüyordu. Ahir zamanda şu Satanist sistemini (nam-ı diğer Ankebut Ağını) darmadağın edecek Müslümanların kimler olduğunu görmüş, yazmış ta binlerce sene önceden…

“Onların hepsine mani olmalıyım” demiş/diyor. Kimimize daha anne karnında iken musallat etmiş cinlerini/adamlarını… Kimimize daha anne karnına düşmeden, annelerimizi ve babalarımızı bitirerek, öldürerek, evlenmelerine mani olarak v.s. mani olmak istemiş. Kimimize ise dünyaya geldikten sonra, daha bebekken bile musallat olunmuş. Bazılarımızın yolunu kesebilmiş ve hala kesebiliyor. Ayaklarını kaydıranlar ve imtihanlarını kaybedenler, çok yaklaştıkları halde şu hizmetin ve cihadın içinde bulunamayanlar olmuş, oluyor. Detaylar değişebiliyor ama kader değişmiyor, vakti geldi ve İblis’in dünya üzerinde kurduğu sistemi yıkılıyor. Süleymanlı evlatları, o piramidin üstündeki gözü, İblis’in gözünü oyuyor.

Lehv-i Mahfuz, korunmuş levha, bütün herkesin yaşadığı ve yaşayacağı her şeyin yazılı olduğu bir levha… Herkesin kaderi orada yazılı ve Hz. Peygamberimiz zamanında orası cinlere kapatıldı. Cinler oraya yaklaşmak ve bilgi çalmak istediklerinde artık yanıyorlar.

Mehmet Fahri Sertkaya

Yere yedi köşeli bir yıldız çizmişler…

Yıldızın ortasında bir erkek insanı Şeytan’a kurban etmişler. Yıldızın her ucunda da farklı türden bir hayvanı kurban etmişler. Akan kanlardan adamın cesedinin üzerine bir şeyler yazmışlar ve bir şeyler de okumuşlar. Sonra bu adamı gömmüşler ve “Bu ceset çürüdükçe bu MFS de çürüyecek, yaşarken çürüye çürüye ölecek” demişler. “Bu büyüden hiç kimse kurtulamaz” demişler.

Şu dünyada yapılabilecek en akıl almaz ve şiddetli büyülerden birini yapmışlar ama ben çürümedim, ölmedim, hizmetimden bile düşmedim, geri kalmadım ve dün o büyüyü çözüp iptal ettik.

Kim yaptı? Tabii ki Sanhedrin hahamları…

Onlarca senedir, yaptığı ağır büyülerle, en az binlerce insanı, ihtimal ki onbinlerce insanı cinnete ve intihara sürükleyerek öldürmüş ve bana da beş yaşımdan itibaren büyüler yapmış durmuş, azılı İslam ve Türk düşmanı bir Yahudi üfürükçüyü, dün cehennemine yolladık. Bu alemdeki, bu zamandaki en namlı büyücülerden ve insanlık düşmanlarından biriydi. Öldürüldüğüne hala inanamayanlar vardır.

Bana yaptığı bütün büyüleri de çözdük. Ben daha beş yaşımda iken beni medyum kabiliyetleri ve daha başka usullerle fark etmiş, gelecekte sistemlerini dünya genelinde darmadağın edeceğimi bilmiş ve büyülerle öldürmek, delirtmek, hiç olmadı dinden ve namustan etmek ve kendilerinin safında bulundurmak istemiş.

Bu zamanda şu yaşanmakta olanların yaşanacağını, onlarca sene öncesinden bilen ve mani olmaya çabalayan çok sayıda Yahudi büyücü varmış. Ben böyle bir gerçeği ne yazık ki sadece bir kaç sene önce öğrendim.

Bunların aralarında Sanhedrin hahamları da var. Onlar da hiç durmamışlar. Çocukluğumu, gençliğimi harcamışlar, akıl almaz acılar içinde bir hayat yaşamama sebep olmuşlar ama farkında olmamışlar ki beni ben yapmışlar. Pişirmişler, olgunlaştırmışlar, güçlendirmişler.

Mehmet Fahri Sertkaya

Bu canlı, normal bir hayvan ama bize anormal geliyor. Çünkü bu canlı, başka bir dünyanın hayvanatından…

Van Gölü’nde bir canavar yok ama bir tuhaf canlı var.

Van’da kardeşi ve kuzeniyle birlikte tatile giden Züleyha Sona, Van Gölü’nde hızlı hareket eden, sırtı zikzaklı bir cismi görüntülediğini iddia etti. Büyük korku ve heyecan yaşadığını, daha önce Van Gölü canavarı olduğunu söylediklerinde komik olarak algıladığını anlatan Sona, “Bu cismi gördükten sonra canavar olduğuna artık inandım” dedi.

‘20 metre uzunluğunda’

Kayda aldığı sırada hem korktuğunu hem de heyecanlandığını söyleyen Züleyha Sona, “Kardeşim bana burada büyük bir cisim var. Sırtı zikzaklı olan yaklaşık 20 metre uzunluğunda. Biz cep telefonuyla kaydetmek için o yöne doğru koştuk ve görüntülemeyi başardık. Görüntülerken de biraz korktuk. Biz bir süre sonra arkasından koşarken hızlı bir şekilde ilerlemeye başladı. Daha önce annemler bize Van Gölü canavarından bahsediyordu. Biz bu durumu komik olarak algılıyorduk. Ama gerçekten o cismi gördükten sonra canavar olduğuna inandım.

Bu canlı, normal bir hayvan ama bize anormal geliyor. Çünkü bu canlı, başka bir dünyanın hayvanatından…

Van Gölü’nün altında, suyunun da toprağının da altında, çok aşağılarda bir uzaylı üssü var. O üs çok zamandır orada ve başka dünyadan gelip oraya gizli üs kuran insan türü, kendi dünyalarının hayvanlarından bazılarını dünyamıza getirdi.

Bizim tabiatımızda/doğamızda yaşayıp yaşayamayacaklarını, mutasyona uğrayıp uğramayacaklarını test ettiler, ediyorlar. Amazon ormanları dahil, dünyanın çok farklı yerlerine farklı hayvan türleri getirdiler. Lakin çift çift getirmediler, üremelerini, çoğalmalarını ve dikkat çekmelerini istemediler.

Van Gölünde de başka bir dünyadan getirilmiş ve insanlara hiçbir zaman zarar vermemiş ve vermeyecek olan bir su hayvanı var. Bütün mesele bu…

Mehmet Fahri Sertkaya