1955’ten 1985’e bir uçak hikayesi

Siz, Bermuda Şeytan Üçgeni’nin üzerinde uçuyorken aniden kaybolan ve kaybolduktan 37 yıl sonra geri dönen uçağın gerçek hikayesini biliyor musunuz?

Dünya dışındaki başka gezegenlerde de insan türleri olduğunu, yüksek bilim ve teknoloji seviyesine ulaşan bazı türlerin dünyamıza gizlice geldiğini ve gizli üsler kurduğunu kabullenmeden on binlerce tartışmalı konuya cevap bulamazsınız ve dünya tarihini doğru okuyamazsınız. Şu piramitleri bile açıklayamaz, onlarca sene tartışıp durursunuz.

1955 yılında o uçak Griler tarafından kaçırıldı. Grilerin UFO’larından biri uçağa yaklaştı, ileri bir teknik kullanarak uçağın radarda görünmez olmasını sağladı. Sonra uçağın kontrolünü uzaktan ele aldı ve rotasını değiştirdi. Planladıkları başka bir yere inmesini sağladı. Orada zaten dünya insanlarından olan adamları vardı. Aralarından biri otomatik silahla uçağa girdi, yolcuları ve mürettebatı taradı. Sonra cesetler de uçak da imha edildi.

Bermuda Şeytan Üçgeni’nde kaybolan yüzlerce uçak ve gemi gibi bu uçağa dair de kimse bir iz, işaret bulamayacaktı ve bulamadı. Lakin 1992 yılına gelindiğinde Griler Bermuda Şeytan Üçgeni’nden geçen uçakların ve gemilerin sayısının artmasından çok rahatsız oldular.

Çok konuşulacak, çok tartışılacak, uzun süre unutulmayacak ve dünya insanlarına korku verecek bir şey yapmak istediler. Akıllarına parlak bir fikir geldi.

Bermuda Şeytan Üçgeni’nin altındaki gizli yeraltı üslerinde, 1955 yılında imha ettikleri bu uçakla birebir aynı özeliklerde bir uçak yaptılar. Bu, Grilerin elinde olan teknoloji düşünüldüğünde mesele bile değildi. Böyle bir uçak yapmak için uzun bir zaman harcamaları, üretim hatları kurmaları, çokça personel kullanmaları gerekmiyordu.

Plan çerçevesinde, 1955’teki uçakta kaybolan insanlara benzeyen insanlar kaçırdılar. 1955’te kaç yaşındalarsa 1992’de kaçırdıkları insanları seçerken o yaşta görünenleri tercih ettiler. Onları da yeraltı üslerine götürdüler. Zihin kontrolüne tabi tuttular. O hale getirdiler ki bu insanlar gerçekten kendilerinin 1955’te yaşadığına inanmış hale geldiler. Büyükçe bir UFO’ları ile bu uçağı yeraltı üslerinden çıkarttılar.

Planı uygulamaya başladılar ve bu kopya uçak, bu talihsiz kaçırılmış insanlar içinde olduğu halde gerçekten hava limanına indi. Sudan çıkmış balık gibilerdi. Gerçekten 1955’te uçak yolculuğunda olduklarını, rotalarını karıştırdıklarını iddia ediyorlardı, çünkü zihinleri öyle programlanmıştı. Onları gören havalimanı personeli de sarsılmıştı. Sonra yine zihinlerine telkinler gönderildi, kararlarına müdahale edildi ve uçakları ile tekrar havalandılar.

Uçak inerken de tekrar kalkarken de radara görünmüyordu. Griler sonra uçağı yine istedikleri yere indirdi ve tekrar içindeki masum kişileri katlettiler. Griler, dünya insanlarına çok zulüm ettiler. Çok kan döktüler. Kaçırdıkları binlerce geminin sadece birinde üç yüz kişi vardı. Bir fırsatını bulsalar hiç tereddüt etmeden bütün dünya insanlığını yok edecekler. İçlerine sızdıkları Yahudileri de…

Mehmet Fahri Sertkaya

Ye’cüc ve Me’cüc’ün asıl düşmanlığı dünyamıza değil, İslam dinine…

Hazret-i Zülkarneyn zamanında yani günümüzden yaklaşık 7-8 bin sene önce Ye’cüc ve Me’cüc (Yeşiller ve Griler) ile yapılan harp, yeryüzünde yaşanmadı. Uzayda, dünyamızın çevresinde yaşandı.

“Uzayda her yere yayılmış olan İslam dininin merkezi işte bu gezegen. Bu gezegeni yok etmeliyiz” diyerek geldiler. İki farklı insan türü olan Ye’cüc ve Me’cüc bu niyetle ittifak etti. Lakin yanlarında, mevcutları az da olsa yine gayr-i müslim olan başka insan türleri de vardı. O zaman bizim dünyamıza bile yüzlerce farklı insan türü gelir giderdi.

“Uzaylılar” dediğimiz başka gezegenlerin insan türleri o zaman gizlenmezlerdi, yasak yoktu. Çünkü Hazret-i Zülkarneyn dünyaya hakim olmuş tek bir devletin başında idi ve dünyaya Müslümanlar hakimdi. Diğer insan türlerinin gelmesi ve dünya işlerine karışması Müslümanların imtihanını bozmuyordu ve bu nedenle sorun görülmüyordu. Ahir zamanda Hazret-i Mehdi de dünyaya hakim bir devlet kuracak ve o zaman da diğer insan türlerinin gizlenmeden gelmesine izin verilecek. Ye’cüc ve Me’cüc de ahir zamanda etraflarındaki seddi yıkacak ve dünyamıza gelip bir daha saldıracak.

Ye’cüc ile Me’cüc, Hazret-i Zülkarneyn zamanında bize saldırdığında mağlup oldu ama harp devam ederken uzay araçları ile dünyamıza girmeyi başaranları da oldu. Bunlara da hemen müdahale edildi ve esir alındılar.

Harbin hemen sonrasında Ye’cüc ve Me’cüc’ün kendi güneş sistemlerinin etrafına hazret-i Zülkarneyn bir set çekti ama esirler bizim dünyamızda kaldı. O set çekildiği anda kendi güneş sistemlerinden çıkmış ve başka güneş sistemlerindeki gezegenlere gitmiş olanlar ve uzayın çeşitli yerlerinde uzay araçları içinde yolculuk halinde olanlar bu seddin dışında kaldılar.

Bunlar da bir daha kendi güneş sistmelerine giremeyeceklerdi, giremediler. Dünyamızda esir kalmış olanlara iyi muamele edildi. İslam ahlakı sergilendi, Müslüman olmaları teklif edildi ve oldular. Kendilerine dünyamızda bir yer gösterildi ve orada yaşamaları istendi, öyle yaptılar. Kendi kabuklarına çekilmiş halde yaşadılar.

Hazret-i Zülkarneyn’den sonra Hazret-i Süleyman devrinde bilim ve teknoloji dünyamızdan kaldırılmak istenince, bu yönde bir devlet politikası uygulanınca bundan rahatsız oldular. Kabullenmek istemediler. Belli ki hep bir gün kendi gezegenlerine dönme ümitleri vardı. Bu aşamada zorlandılar ve niyetlerini bozdular. “Dünyanın ve bütün insanlığın felaketi olacak ve insanlık kendi gezegenini imha edecek.” endişesiyle, mümkün olabilecek en ileri seviyeye gelmiş bilim ve teknoloji kasten geriletilirken onlar yeraltında gizli üsler kurup orada çalışmalar yapmaya başladılar.

Bilim ve teknoloji seviyelerini korumak hatta hz. Zülkarneyn’in seviyesine ulaştırmak, bu yolla seddi aşacak seviyeye gelmek zorunda olduklarına karar verdiler. Sonraki zamanlarda ise tamamen yeraltında yaşamayı tercih ettiler ve o günden beridir gezegenimizdeki yeraltı üslerinde yaşıyorlar.

Bermuda Şeytan Üçgeni denilen alanın altındaki üs, yaşadıkları yeraltı üslerinden sadece biri…

Mehmet Fahri Sertkaya

Size anlatılmayan Satürn gerçekleri

Güneş sistemizin gezegenlerinden biri olan Satürn, büyüklük sıralamasında en büyük ikinci gezegendir ve başka bir güneş sisteminden getirilmiştir.

Satürn’ü tam oraya koyanlar, dünyamıza doğru gelen göktaşlarını kendisine doğru çekmesi için ince hesaplar, planlar yaparak oraya koydular.

Dünyayı buraya getirmekle bırakmadılar. Etrafına korumalar koydular. Bu korumalardan biri de “gaz devi” denilen Satürn…

Satürn çok büyük olduğundan büyük bir çekim kuvvetine de sahip ve göktaşlarını kendine çekiyor. Satürn’ün atmosferinin en dış tabakası çok yoğun şekilde gazlardan oluştuğu için en büyük göktaşlarını bile yakıp yok ediyor. Bu, mükemmel bir planlamanın ürünü ama daha sarsıcı gerçekler de var.

Daha önce birkaç tekrarla konu etmiştim. Satürn’ün halkalarının yapay olduğu artık pek tartışılmıyor, çok sayıda saygın NASA bilim adamı bile bunu kabullendi ama Satürn’ün en dış kısmındaki gaz tabakası dönerken altıgen bir şekil oluşturuyor. Bu, bazı belgesellerde de konu oldu ve “Bu kadar da değil, bunu gördükten sonra yapay demek zorundayız” diyen çok sayıda bilim adamı konuşturuldu. Bu kısmın video kesidini de paylaşmıştım. Şuradan izlenebilir:

https://ok.ru/video/377289640590

Satürn’ün en dış kısmında dönen yoğun gaz tabakası, her şeyi ile en ince ayrıntılarına kadar hesaplanmış ve yapay olarak hazırlanmış bir gaz tabakası… Bu sistemi kuranlar, bilerek o altıgen şekli verdiler. Bu gaz tabakası ile Satürn’ün atmosferi arasında epeyi bir boş alan var ve orada bir uydu dönüyor. Bizim Ay’ımıza benzer özelliklerde ve kocaman olan bu uydu da yapay olarak üretilmiş, güvenlik maksadı ile kullanılan bir uydu. Bunu bir yapay zeka yönetiyor ve uzayda Satürn’e doğru gelebilecek tehlikeleri/saldırıları sürekli olarak tarıyor. İçinde askerler ve savunma maksadı ile bulundurulan uzay araçları da var.

Satürn’ün bilinen 62 doğal uydusu ise gaz tabakasının dışında yer alıyor. Ayrıca Satürn’ün yapay olan o halkalarının etrafında sürekli olarak çok büyük uzay araçları devriye geziyorlar. Çok defa NASA tarafından da görüntülenen ve bazı saygın NASA bilim adamları tarafından da varlığı kabullenilen bu uzay araçları bile dünyamızdan daha büyük araçlar.

Satürnlüler

Satürn’ün yoğun gazlardan oluşan tabakasının altında mükemmel bir atmosfer var. Onun içinde güzel bir yeryüzü var. Orada kocaman okyanuslar ve kıtalar var. Yeryüzünde yaşayan çok yüksek nüfuslu bir insan türü var. Yani Satürnlüler var. Bunlar oranın yerlileri. Başka bir gezegenden Satürn’e gitmiş birileri değil.

NASA “Yağmur ancak bin yılda bir metan sağanağı şeklinde yağar.” diyor ama aldanıyor ya da kasten aldatıyor. Atmosferinde bildiğimiz su bulutları oluşuyor ve Satürn’e bildiğimiz su yağmurları yağıyor. Bol yağışlı ve yeşillik bir yer Satürn… İnsanları ise bize benziyorlar. Açık tenliler, saçları, kaşları, sakal ve bıyıkları da var. Dünyamıza düşman olsalardı, halkalarında devriye gezen uzay araçlarından sadece biri gezegenimiz üzerindeki hayatı yok etmeye yeterdi.

Mehmet Fahri Sertkaya

Leonid Vasilevich Ksanfomaliti: Somut deliller var.

50 yılını bu işe vermiş bir bilim adamı… Adı Leonid Vasilevich Ksanfomaliti ve güneş sistemimizin yapay bir sistem olduğunu onlarca sene önce anlattı.

Bakarsınız, dolu dolu bir kariyeri var. Hem de saygın bir kişiliği var. “Venüs’te hayat var mı?” tartışmalarında ilk akla gelen kişidir.

Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra oluşan serbestlik ortamında bazı sarsıcı gerçekleri konuşma fırsatı buldu. Bunlardan biri de güneş sistemimizin yapay olduğuna dair bulunan somut deliller/bulgular konusuydu. Çok seneler önce adını andım, hakkında yazdım, videolar hazırladım. Bunlar kulağına gitti. Zaten SpaceExplorer.TV adresindeki web sitem dünyanın dört bir yanında bilim çevrelerinde sarsıcı tesir oluşturmuştu ve Ksanfomaliti de duymuştu, incelemişti.

Etrafından bazı kişilere “Benim bunca senemi vererek ulaştığım bilgileri bu kişi inancı ile bulmuş” demişti.

Bu web sitem de Google, Facebook dahil CIA’nın bütün ortamlarında sansürlenmişti. Hala sansürlü duruyor.

Mehmet Fahri Sertkaya