Zamanlaması çok manidar değil mi?

Bu da bir danışıklı dövüş. Cübbeli böyle konuştuğu için herkes şokta ama uzunca zamandır güven kaybetmiş, ehl-i sünnet ve ehl-i tarik Müslümanların tepkisini çeken, Saray’a soytarılık yapan Cübbeli, şimdi Saray’ın emri ile bu çıkışları yaptı.

Trump yokmuş da işte nefsin varmış. Tamam bir manada bu söz çok doğru ama bu güne kadar niye söylemedi? Neden dine/devlete/millete yapılan her ihanette AKPKK’nin yanında idi? Şimdi cemaatimizin gayreti ve dergimizin yayınları sayesinde oluşan dip dalga ile herkes Trump’ı, Şeytan’ın Konseyi’ni, David Bickham’ı, Mehmet Haberal’ı, o bahsettiği İslam’ı tahrif projelerinde çok etkili olan haham Ben Abrahamson’ı konuşuyor, konuşacak da şimdi mi bu Cübbeli böyle konuşmalı? En büyük hainlerden biri bu… Bahsettiği projeleri AKPKK üzerinden Şeytan’ın Konseyi, 13’ler Meclisi ve 3 Kabalist haham uygulamaya döküyor.

Bu, Cübbeli’nin bu çıkışı, Türk/İslam düşmanlarının çok dara düştüğü şu zamanda bir haince planın parçası:

1- Zaten cemaatimizin ve Akademi Dergisi’nin mücadelesi karşısında, AKPKK ve üstündeki konseyler, söz konusu haince projeleri, İslam’ı içten tahrif etme, Müslümanların itikadını bozma projelerini ileri götüremeyeceklerini gördüler. Artık bu projelerin başındaki haham Ben Abrahamson bile ifşa oldu.

2- Son zamanlardaki yayınlarımızın da gerçek sahibi CIA olan sözde sosyal ağlarda yayılmasına izin vermiyorlar ama yine de korkuyorlar. Bir anda bir şeyler olabilir ve bir iki günde bütün Türkiye bu olağan üstü sarsıcı yayınlarımızı görebilir. Böyle bir ihtimal olursa, işte böyle konuşmaya başlamış Cübbeli’yi kullanarak, ehl-i sünnet hassasiyetindeki Müslümanları karşı bir grupta toplayıp topluca sevk etmek isteyecekler. Çünkü o gün geldiğinde işleri/halleri gerçekten çok zor olacak.

Cübbeli denilen münafığı senelerdir somut deliller ile ifşa edip nasıl bir hain, alçak, yalancı ve piyon olduğunu anlatıyorum. Gık diyemiyor gık. Aramıza yeni katılanlar o yayınlarıma bakmalılar. Şu yukarıda yazdıklarımı daha iyi anlayacaklar.

Herkes bilmeli ki Cübbesi çıkasıca bu hain herifin derdi kadındır, paradır, şöhrettir. İpleri Saray’ın elindedir ve dün alemin önünde “Hain” dediği Erdoğan’a bu gün “Başkomutan” çekmesi de bu sebepledir.

Dikkatle inceleyin, Cübbeli en az altı senedir çok sıkı bir Akademi Dergisi takipçisidir. Dönem dönem millete hoş gelen ve “Yahu bu adam nasıl bildi anladı da önden ikaz etti” denilen konuşmaları hep Akademi Dergisi paralelindedir. Akademi Dergisi’nin halka yayılmasına izin verilmez ama bu gibi piyonları sansürlemezler.

Mesela “Bütün cemaatlere yakında operasyon çekilecek. Sakın ha Süleymanlılar aleyhinde olmayın” çıkışı. O çıkışından birkaç hafta öncesinden başlamak sureti ile cemaatimiz AKPKK ile çatışma ortamına girmişti, cemaatimize operasyon beklentisi zaten herkeste oluşmuştu ve Akademi Dergisi’ndeki yayınlarımız, pes etmeyeceğimizi, çatışmaya gireceğimizi açıkça belli ediyordu. Bu münafık da çıkıp o konuşmaları yaptı. Aylar geçti, türlü hadiseler yaşandıkça herkes döndü o konuşmasındaki o kesiti paylaştı ve “Vay, cübbeli hoca efendi çoktan söylemiş” dedi. Şimdi de bir benzeri yapılıyor ve kritik an geldiğinde kalabalıklkarı toplayıp, etkileyip dar zamanda onlara yani AKPKK’liere yardımcı olabileceği hesaplanıyor.

Şu yayınlarımıza uygulanan sansür bir anda kırılacak, o güne az kaldı. İşte o zaman ak koyun kara koyun hepten belli olacak, herkes her şeyi duyacak. Bozuk saat bile günde iki kere doğru vakti gösterir. Sakın böyle piyonlara aldanmayın, acımayın, kalbi yine istikamete dönmüştür sanmayın.

Mehmet Fahri Sertkaya

Şehit Emniyet Müdürü Hakan Çalışkan, katillerini tanıyordu.

Şehit Emniyet Müdürü Hakan Çalışkan, katillerini tanıyordu.

Hakan Çalışkan’ın otopsi raporu hükümsüzdür, çünkü düzmece idi. Üsttekiler tarafından çok büyük baskılar yapıldı ve merhumun cesedi üzerinde yapılan incelemeler neticesinde elde edilen pek çok bulgu gizlendi, rapora geçmedi. Bununla birlikte, gerçekte olmayan şeyler varmış/yaşanmış gibi rapora geçildi. Şehit Hakan müdürün elinde barut izi yoktu ama “Barut izi vardır” denildi. Oysa silahı kendi kullanmadı, intihar etmedi, elinde barut izi hiç olmadı. Hatta kendi silahı ile de vurulmadı. Bunları ispat etmek, şu aşamada/vakitte bile çok basit. Kafasına giren ve ölümüne sebep olan kurşunun kendi silahından çıkmadığı hemen şimdi bile kolayca ispat edilebilir. Ölümüne sebep olan kurşunun üzerinde sonradan oynama yapıldığı, izlerin oynandığı ve o kurşunun kendi silahından çıkmadığı şimdi bile kesin surette ispat edilebilir. Bir de konunun basın/medyaya yansıması ile büyük kamuoyu baskısı oluşur ve arkası iplik söküğü misali gelir.

Bu cinayet işinde gizli Yahudi, gizli Mason, vatan haini, insanlık düşmanı uyuşturucu baronu Süleyman Soylu, Ekrem Gülen isimli şahsı kullandı. İçişleri Bakanı Süleyman Soysuz’un imzası ile onaylanan 26.10.2016 tarihli kararname ile Emniyet Genel Müdürlüğü Koruma Dairesi Başkanı olarak atanan Ekrem Gülen, devletin adamı olmaktan ziyade Soysuz’un ve uyuşturucu sisteminin adamı. Soysuz’un uyuşturucu işindeki bütün pis işlerini biliyor ve her sıkıntısında Soysuz için araya giren bir adamı. Ekrem Gülen’in, cinayet öncesinde araya girdiğini herkes biliyor ama çok baskı yaptığını, yetmeyip merhumu tehdit ettiğini herkes bilmiyor. Ya Hakan müdürü şehit eden üç katilin Ekrem Gülen’in adamları olduğunu, bu katilleri onun ayarladığını ve katillerin Silivri Emniyet Müdürlüğü personeli olduğunu kaç kişi biliyor?

YİT biliyor ve hatta YİT Ekrem Gülen’in gizli Yahudi ve Mason olduğunu da biliyor. Zaten böyle olduğu için bu katiller dikkat çekmeden içeri girebildiler ve çıkabildiler ve bu işin üstü örtülebildi. Ekrem Gülen uyuşturucu işinde sokak takımından olanları kolladığı ve Soylu’ya çalıştığı için pay da alıyor. Uyuşturucu satıcısı olduğu için Emniyet personeli tarafından alınanların bırakılmasını bile sağladı.

Böyle insanlık dışı ve haince bir ihanet çarkı kurarak, vatanına ve milletine asilce hizmet eden bir vatan evladını katlettiler. Bunlar güvenlik kamerası görüntüleri ile de oynadılar. Zorlanabilirler ama çok uzman personel bunu şu aşamada bile kesinlikle ispat edebilir.

Asıl tehlike Süleymancılar değil, Masonlar

Milletimizi zehirleyen uyuşturucu tacirlerine göz açtırmayan ve bu nedenle makamında şehit edilen Silivri eski Emniyet müdürü Hakan Çalışkan’ın katletilmesinde etkin rol oynayan Ekrem Gülen bir gizli Yahudi ve Mason.

Ekrem’in Süleyman Soylu’ya kirli işlerinde yardımcı olmasının arka planında aslında uyuşturucu dahil kirli işlerden pay almasından ziyade yani menfaat temininden ziyade, kendisinin de Soysuz gibi gizli Yahudi ve Mason oluşu var. Şeytan’ın Konseyi ve daha üstündeki 13’ler Meclisi ve daha üstündeki 3 Kabbalist, dünyayı ahtapotun kolları misali sarmış teşkilatlarını Masonluk teşkilatı sayesinde kontrolde tutabiliyor, organize ediyor ve kullanıyor. Masonluğun beli kırıldığında, dünyanın bu pisliklerden temizlenmesi yolunda çok büyük bir adım atılmış olacak.

Kemal Gülen, Türkiye’deki Masonların üstad-ı azamı ile bağlantılı ve emirleri daha ziyade ondan alan birisi… Bu üstad-ı azam, Soysuz’u bile takmayan, onun amiri yerinde olan ve uyuşturucu işlerinin içinde olan bir vatan haini.

Bunların karşısında Divan-ı Salihin ve yolumuz/teşkilatımız var. Divan-ı Salihin’in kararları icabı yine bu meselede de isimler ve detaylar vermeyeceğim. Çünkü imtihan dünyası dediğimiz bu alemde Müslümanların gayret etmesi, cihad etmesi, kazanması, muzaffer olması, Allah’ın rızasına kavuşması isteniyor. Sahada gayret edenlerin sayısı da artıyor, gayret etmekte olanların vasfı, gayreti de ayrıca artıyor. Bu da büyüklerimizi sevindiriyor ve o kutlu güne çok yaklaşılıyor.

Mehmet Fahri Sertkaya