Hiç olmamış. Çok cinsiyetçi bir tavır olmuş. Neden kadınlar hala kenar köşelerde?
Orada, ortada bir kadın başkan… Kadın başkanın bir yanında sakalsız, bıyıksız bir erkek… Diğer yanında bir transeksüel… Onun da yanında bir eşcinsel… Öbür yanda da yarı çıplak bir manken gibi giyinmiş bir misyoner falan olmalıymış. Nedir bu böyle, yobazca bir şey olmamış mı? Hani eşitlik, hani cinsiyetçilikten ve homofobik tavırlardan uzak medeni bir duruş? Yakışıyor mu Türkiye’mize?
Biz şimdi kadrosu tıka basa gizli Yahudi ve gizli Ermeni dolu olan Oda TV karşısında… Sahibi Burak Akbay ve yazarlarından Uğur Dündar, Yılmaz Özdil, Emin Çölaşan bile gizli Yahudi olan Sözcü gazetesi karşısında… İçleri tıkabasa çift kimlikli hain dolu olan Evrensel, Birgün ve benzerlerinin karşısında… İçimizdeki İsrail’in kurumsal gazeteleri olan Hürriyet, Milliyet, Vatan gibi gazetelerin ve bunların çok aydın kadrolarının karşısında… Sabetaycı gizli Yahudi olup Haldun Dormen’in oğlu ile “mecbur kalarak” evlenen Ayşe Arman Dormen karşısında mahcup mu olacağız? Bunları fonlayan, destekleyen, arkalayan AB ve ABD karşısında, onların da arkasındaki güç olan Siyonistler, masonlar karşısında mahcup mu olacağız? Milletimizi bu derece mahcup düşürmeye kimin ne hakkı var? Diyanet İşleri Başkanı FETÖ’cü Ali Erbaş olursa, bizi böyle mahcup düşürür. Değiştirilsin derhal…
İstemeyiz, neyse çağdaş yaşam dedikleri şey, icabı, yapılsın, mahcup olmayalım. Nikahsız sevgilisi ile gittiği restoranın erkekler tuvaletine geçip nasıl zina ettiğini maharet gibi yazısında anlatan ve azılı Türk/İslam düşmanı olan Ayşe Arman kadar çağdaş olalım. Yıkılmış, bitmiş, acınacak haldeki Avrupa milletleri kadar çağdaş olalım. Şimdilerde bir de “cinsiyetçi kelimeler” diye bir şeyler uydurdu Ayşe Arman, ona bu akılları hangi güç odakları veriyorsa onlar kadar çağdaş olalım. Katolik din adamlarının sıfatlarına bile bakılamıyor ya, onları o hale dönüştüren Masonlar kadar, uluslar arası Siyonist teşkilatların başındakiler kadar modern olalım, güncel olalım…
Diyanet başkanı kadın olmalı, kadınlar camileri basmalı, hususiyle alımlı genç kızlar camileri şenlendirmeli. Genç erkeler de camilere daha çok alaka gösterirler, öyle değil mi? Kadınlar mihraba geçmeli, kadınlar erkeklere A9 TV’deki gibi sohbetler vermeli. Rujlar, dudaklar, kaşlar, kirpikler, çekici vücut hatları ve bunları belli eden tarzda tesettür kıyafeletleri, Tekbir giyimin dillere destan tesettür kıyafetleri, ateizm, deizm, sembolizm, selefilik, IŞİD ve Nurettin Yıldız zihniyeti, mezhep inkarcılığı falan yayılmalı, önü açılmalı bunların…
Bakın Suudi Amerika bile bizi geçti. Kaçıncı yüzyıldayız biz kardeşim. Adamlar çağdaşlaşmak istiyorlar, kime ne? “Demokrasi var ülkede, kim karışır?” diyeceğim ama yok… Varsın olmasın, ne olacak? Masonlar, Siyonistler, CIA ve MOSSAD ne emir verirse, anında uyguluyorlar. Çok açık fikirli, çağdaşlaşmaya çok müsait insanlar, öyle geçiş süreci falan da yok ha, hemen, hiç durmadan uygulamaya konuyor en radikal çağdaşlaşma projeleri bile… Biz niye onlar kadar çağdaş olamıyoruz? Demek ki basınımıza derhal beş ya da on Ayşe Arman takviyesi gerekiyor. Sahi, Ayşe Arman uzaktan uzağa vuracağına, neden Diyanet reisesi yapılmıyor? Af ederiniz reise dedim, cinsiyetçi bir kelime oldu. Kadın da olsa reis demeliydim.
Bu çağdaşlık hamlelerine direnen gerici ve yobaz Sünni cemaat ve tarikatlara devlet gücü ile operasyon yapılmalı. Ne oldu o şeyler beklediğimiz o Tügva, Türgev, Maarif Vakfı, İnsan ve Bilim Vakfı, Gönüllü Teşekküller Vakfı ve benzerleri? Bu nedenle kurulmadılar mı? Çok umutluyduk onlardan şu çağdaşlaşma mücadelemizde, beklenen randımanı vermediler mi? “Ne kadar duman, o kadar randıman” diyen ve derinlerin her emrini yerine getiren sahte Javs’a gitsek, kuvvetli nefesi ile bir okuyup üfürmez mi? Ne oldu Turan Kıratlı, Nurettin Akman, Avukat Zeki Çalışkan, Avukat Hayrullah Karadeniz, ne oldu Şevket Tandoğan? Böyle kıymetli insanlara devletimizin her türlü imkanını, istihbarat gücü de dahil olmak üzere seferber etmeliyiz. Zaten Diyanet’ten sorumlu devlet bakanı olan Numan Kurtulmuş’un bile Sabetaycı gizli Yahudi olduğunu çağdaşlık düşmanları fark ettiler, ifşa edip geri çektirdiler. Bir de bu derneklerimiz ve adamlarımız ifşa olursa, çok zorlanırız. Her türlü destek ve koruma sağlanmalı bunlara…
Erdoğan gerici tarikatlar karşısında duvara çarpmış gibi susmuştu, hiç iyi olmamıştı. Yeniden mezhepsizlik ve güncelleme çağrıları yapmalı. Susacak ne var? Ülkede demokrasi var, kimse karşı duramaz bizim çağdaşlaşma projelerimize… Tamam, tıka basa gizli Ermeni, gizli Yahudi, Mason ve misyoner dolu olan hatta sembol isimlerinden Türkan Saylan bile kripto Ermeni ve gizli bir misyoner olan Çağdaş Yaşamı Destekleme derneği de var ülkemizde ama Diyanet İşleri Başkanlığı üzerinden bu çağdaşlaşma mücadelesini vermek daha etkili olacaktır. Bu arada, Sözcü gazetesinin Sabetaycı yazarlarından Emin Çölaşan’ın karısı Sabetaycı Tansel Çölaşan’ın başında bulunduğu Atatürkçü Düşünce Derneği ile de oturulup konuşulmalı. Bu projeleri sadece AKP’nin projeleri gibi görmemeleri, fikir farklılıkları varsa da bu çağdaşlaşma projelerine destek vermeleri ya da en azından, AKP’ye olan düşmanlıkları nedeni ile bu projelere set olmamaları istenmeli.
Mehmet Fahri Sertkaya