Haktan Akdoğan’ı programına çıkartanlar da hep gizli Yahudiler mi? | Sorel Dağıstanlı kimdir? | HaberTürk, gerçekten Türk mü?

Sorel” ne demek biliyor musunuz?

Türkçe mi, İbranice mi, Latince mi, Fransızca mı yoksa başka bir dile mi ait?
Türkiye’de kaç ‘sorel’ var onu biliyor musunuz? Dünyada bilinen kaç Sorel var, bunlar bu kelimeyi hangi lisanda, hangi manayı vererek kullanıyorlar ve bu şahıslar genellikle hangi dine mensuplar biliyor musunuz?

Sizce Sabetaycılara ait olan HaberTürk‘te, Sabetaycı Haktan Akdoğan‘ı programına çıkartan Sorel Dağıstanlı da Sabetaycı olabilir mi? Aslında bu soruyu Ben-su Sor-al’a mı sormalıyız? Ona sorsak, mesele çok mu sulanır, seviye çok mu düşer?

Aslında bu soruyu Türkiye’deki şu ailelerin fertlerine de sorabiliriz:
– Gerçel, – Arısel, – Ünel, – Pakel, – Uğurluel, – Emsel, – Denel, – Aksel, – Aktel, – Demirel- Elçin, – Elöve, – Gürdemirel, – Gürsel, – İnsel, – Kandel, – Öncel, – Sürel, – Tuncel, – Tünel, – Türel, – Tüyel, – Törüsel, – Yonsel, – Yücel

Siz Sar-el‘i bilir misiniz? İsrail gönüllüleri için ulusal bir projedir? Onu bilmiyorsanız da El-Al‘ı bilirsiniz, İsrail’in resmi hava yolu firmasıdır.

Bir de İsrael Sorel Glanzstein var ki, bilmemeniz normal… Romanya’da ta 1930’da doğmuş, sembolik devlet İsrail’de 2015’te, 84 yaşında ölmüş. Mezarı İsrail’de Holon’daymış. Ayrıca Kanada’da yaşayan Yahudiler arasında da ‘İsrael Sorel’ler var da onlara da sormak zor iş. 
Belki dünyanın bazı yerlerinde, yerel dillerde, az da olsa Sorel kullanılıyor ama şurası da kesin ki dünyanın dört bir yanında Sorel, Yahudiler ve gizli Yahudiler tarafından kullanılıyor. Amerika’da tanınmış bir yazar/karikatürist olan Edward Sorel var ve Yahudi göçmeni bir ailenin evladı. Yine Amerikalı oyuncu Louise Sorel (Cohen) var, o da Yahudi. Almanya’da, 74’te vefat eden meşhur bir şahıs, Ruth Abramovitsch Sorel var. Polonya Yahudilerinden olduğu biliniyormuş. Araştırdıkça yollar Kanada’ya, Arjantin’e, Amerika’ya ve İsrail’e çıkıyor. Bunların bu ülkelere, son asır içinde Romanya, Fransa, Polonya başta olmak üzere çeşitli Avrupa ülkelerinden “mecburi” surette göçtükleri anlaşılıyor.

Kısa bir araştırma ile ta Arjantin’de Sorel isimli Yahudiler bulunabiliyor. Üstelik Arjantinli Yahudilerin büyük çoğunluğu Avrupa’dan giden göçmenlerden oluşuyormuş. Bu Aşkenazi Yahudiler, Polonya, Litvanya, Rusya, Almanya, Romanya veya Ukrayna’daki küçük kasabalardan veya kıyı şeritlerinden göç ederek ve Yahudi yakınlarının bir kısmını geride bırakarak Arjantin’e göçmüşler. Anlaşılan o ki, idaresini Sabetaycı gizli Yahudilerin ele geçirdiği ve daha taktik/kolay sömürebilmek ve kimliğini/dinini dönüştürebilmek için, millete inat, silah tehdidi ile rejimini değiştirdiği güzel ülkemiz Türkiye’ye de göçmüşler ve Avrupa’dan kovulmalarına sebep olan gizli kapaklı muzır davranışlarına devam ediyorlar.

Şuraya bir göz atın ve benim vaktim yoktu, siz oradan yola çıkarak daha derinlemesine araştırabilirsiniz.

Ayrıca şuraya bakabilirsiniz

Ayrıca, Bartu Soral’a, neden özellikle Kanada’da okuduğunu, iş hayatında yolunun neden hemen kripto Yahudi KOÇ ailesi ile kesiştiğini ve hatta kitaplarını neden Lale GürMAN’ın tavsiye ettiğini de sorun. 

Hiçbir şey araştırmayacak ve bir şey sormayacaksanız, en azından şu HaberTürk’e yazın, deyin ki; “Sizin İsminizden başka neyiniz Türk?”


Mehmet Fahri Sertkaya | SpaceExplorer.TV

Sihir ve büyü nedeniyle, dünyada her gün binlerce kişi cinayet işliyor ya da intihar ediyor…

Sihir ve büyü nedeniyle, dünyada her gün binlerce kişi cinayet işliyor ya da intihar ediyor.

Cinler insanların ruh sağlığını nasıl bozabiliyor (2/3) 

Cinler insanların ruh sağlığını nasıl bozabiliyor (3/3) 

Bkz. www.tibbinkaranlikyuzu.com

Mehmet Fahri Sertkaya

Farz olan çarşaf değil, tesettürdür


Ne tarih bilirler, ne fıkıh… Ne de bilseler gerçekler işlerine gelir. Hep bir yobazlık, hep bir inat, hep bir aldatıcılık…

İyi bilinmeli ki, kendisini mürşid hatta müceddid zan eden ve bu iddia ile yüz binlerce müslümanı peşine takan cami imamlarının iddia ettiğinin aksine, çarşaf “çarşaf-ı şerif” değildir. Hanım sahabeler de kara kara çarşaf değil kara kara ferace giymiştir. Çarşaf farz değildir. Çarşaf Ortodoks Hristiyanlarda da Ortodoks Yahudilerde de vardır.

Müslüman kadınlara farz olan ise tesettürdür ve tesettürün belirli bir kıyafeti yoktur. Bir çuval giyerek bile örtülmesi emir edilmiş yerlerini örten bir müslüman kadın, tesettür emrine riayet etmiş olur. Çarşaf, burka, ferace, pardesü v.s. hususi olarak emir edilmemiştir. Zaten dünyanın yedi ikliminde, artı 45 derece çöl sıcaklığında, eksi 45 derece Sibirya soğuğunda ve çok çeşitli iklimlerde ortak olarak çarşaf giyilebileceğine inanmak sadece cahillik ve samimiyetsizlik değil aynı zamanda bir akıl hastalığının alametidir.

Peygamberimiz (s.a.v) de kendi zamanında Rumların giydiği tarzda dikilmiş bir cübbeyi giymiştir. Ayrıca İslam’ın emir ve yasakları zamanla değişmez ama kılık kıyafet, fenni ve teknik araç gereç, ev ve iş eşyaları, eğitimde ve öğretimde kullanılan aletler hep değişir.
Ortodoks Yahudi hahamları da çarşafın Ortodoks Hristiyanlarının kıyafeti olduğunun farkındadırlar ve son yıllarda Ortodoks kadınlara hitaben “Yanılıyorsunuz. Kara çarşaf siz ortodoks Yahudilerin değil Ortodoks Hristiyanların kıyafetidir. Bu çarşafı giymenizi yasaklıyoruz” diyorlar. Sert tedbirler alıyorlar, ciddi baskılar yapıyorlar.

Sultan Abdülhamid Han’ın çarşafı yasaklatması hadisesi de gerçektir. Bu husus Osmanlı arşivleri ile de sabittir. Gerekçesi de çarşafın Ortodoks Hristiyan kıyafeti olması ve çarşaf giyenlerin kimliğinin tespit edilememesi nedeni ile fitne çıkması, hırsızlık, arsızlık ve fuhuş aracı olarak kullanılmasıdır.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

___________________________________________

Sultan Abdülhamid Han’ın çarşafı yasaklattığına dair resmi vesika şu adreste: http://www.GercekMahmudEfendi.blogspot.com

#BozukTarikatlar
#Nursuzlar
#İsmailAğa
#Fıkıh
#MahmudEfendi
#CübbeliAhmedHoca

SORU: Caner Taslaman, sen Sabetaycı mısın? CEVAP: Ben Boşnakça konuşabiliyorum | Mehmet Fahri Sertkaya

Yazar: Mehmet Fahri Sertkaya (#mfs)

Ne ara gittin, ne ara geldin, durduk yerde aniden neden gittin, gittin de neden bu kadar kısa sürede geldin, hiç anlamadık Can-er Tasla-man…

‘İşte bakın, ben Boşnağım, Bosnalıyım, Boşnakça konuşabiliyorum” demek için mi çektin bu kadar zahmeti? Sana aile bağlantılarının Bosna’ya dayanmadığını, Boşnakça bilmediğini söyleyenler mi oldu? Millet bunları merak etmiyor ki sen neden merak edilen kısımları tartışmıyor ya da bu kısımlara dair konuşmuyor, açıklama yapmıyorsun da böyle lüzumsuz çileler çekiyor, acayip tavırlar sergiliyorsun? 

Bir baksak ünlü Sabetaycılara, kimisi Sabetaycı Cansu Canan Özgen gibi Selanikli, kimi Yanyalı kimi Bosnalı, kimi Manastırlı, kimi Moralı, kimi Üsküplü… Balkanların, Rumeli’nin her yerinden Sabetaycılar var. Bunların soylarını biraz daha araştırınca ya İspanyol Yahudilerine çıkar ya da Polonya Yahudilerine… 

Bütün bu Sabetaycılara baksan, İbranice, Ladino (Yahudi İspanyolcası) dili yanında, Rumcayı, İspanyolcayı ya da bulundukları yerin yerel dilini, ana dili gibi konuşurlar. Bu, onların aslen Sabetaycı gizli Yahudi oldukları ya da Sabetaycı kolundan değil de diğer gruplardan gizli Yahudi oldukları gerçeğini değiştirmez. İzmir’in gizli Yahudilerine, hatta Ankara’nın, Erzurum’un, Bursa’nın, Eskişehir’in gizli Yahudilerine de bir baksan, ya İspanya kökenli çıkarlar, ya Polonya… Buna rağmen sorsan ‘İzmirliyiz’ derler, ‘Ankaralıyız’ derler, ‘Rumeliliyiz’ derler, ‘Türküz’ derler hatta ‘Evlad-ı Fatihanız’ derler de gerisini mevzu etmek istemezler.

Bu kadar yorulana kadar, geçip twitter’ın başına, şu mealde cümleler yazabilirdin:

1- Evet, gençlik yıllarımda, daha çok Sabetaycı gizli Yahudilerin ve Masonların toplaştığı Adnan Oktar grubundaydım. Onlara yapılan Emniyet operasyonlarında ve yargılamalarda ben de topun ağzına kadar geldim ama içeri düşmedim. O zaman soy adım ‘Uygun’du, gazetelere konu olduğum için Sabetaycı anne tarafımın soy adı olan Taslaman’ı mahkeme kararı ile soy adım yaptım.

2- İddia edildiği gibi ben de Sabetaycıyım. Eşim de, eşimin akrabaları da, etrafımdan çok kimseler de, kankam Emre Dorman da, Haber Türk’ün sahibi Turgay Ciner de, Cansu Canan Özgen de, daha çok kimseler de hep Sabetaycı.

Adnan Oktar’ın kedicikleri denilen kadınlardan Sabetaycı Tuba Öymen’in 2011 yılındaki bir paylaşımı. Adnan Oktar grubundan ayrılıp Kızıl İmamcılar denilen gurupla yoluna devam eden Caner Taslaman’ı, Oktar grubu yıllarca ifşa etti.

3- Bu nedenle, bütün müslümanları karşımıza alıyoruz. Onlar ne derse desin, neyi ispat ederse etsin görmezden geliyoruz. ‘Bilimsellik” söylemleri altında, onların doğru olan ehl-i sünnet İslam inancına “Geleneksel İslam” deyip yok etmeye çabalıyoruz. Hadisleri ve mezhepleri yıkarak, İslam’ı dipten bir darbe ile yıkmak istiyoruz. Hatta bu maksatla alaya alıyoruz, baskı altına alıyoruz ve bu gizli kapaklı bağlantılarımız yüzünden, haksızlığımız meydanda olduğu halde, münazaralarda gerçek İslam alimlerinin karşısında perişan olduğumuz halde bu Sabetaycı basın ve medya yine de onları değil, bizi el üstünde tutuyor. Hizmet verdiği milletin değil, bizim yanımızda oluyorlar. Zaten bu sadece dini meselelerde böyle değil. Onlarca yıldır bu milletin kabullenişlerini Sabetaycı basın ve medya değiştirmedi mi.. Çıplaklığı, alkolü, sigarayı, ana-babaya asi olmayı, kendi kafasına kaptan olmayı, süs ve gösteriş için yaşamayı, kumarı, zinayı, evlilik dışı birlikteliği bizim Sabetaycı basın ve medya normalleştirmedi mi… Bakın işte bu paylaşımım da bile arkamda yarı çıplak bir kadın var ve ben onun da olduğu fotoğrafı paylaşırken, sabah akşam İslam’dan, ayetlerden bahseden biri olduğum halde hiç bir utanma belirtisi göstermeden onu da paylaştım. 

Haftalar hatta aylar boyunca, Sabetaycı Caner Taslaman’a, en medeni şekilde sorular yönelttik. Sabırla tekrar tekrar sorduk ve imkansızı başarıp, her seferinde görmezden gelmeyi tercih etti. Şimdilerde bütün Türkiye Akademi Dergisi’nin Caner Taslaman ve çevresine dair iddiaları ile çalkalanıyor ama o hala akıl almaz şekilde susuyor.

4- Caner Taslaman ad ve soy adımın Boşnakça ile alakası yoktur. İbraniceye atıf içerir. Bunları açıklasam da giriş seviyesinde olanlarınız anlayamaz. Boşa zahmet çekmenin anlamı yok. Benim adım Can-er, Turgay’ın soya adı Cin-er… Benim soy adım Tasla-man, Emre’ninki Dor-Man.. Bunlar tesadüf eseri değildir. Özenle üzerinde durulmuş isim ve soy isimlerdir ve İbranice gerçek isimlerimize ya ses/telaffuz ya da mana itibari ile atıf içerir. 


5- Yaptık, ettik. Bakın ne kadar panik halinde olduğum sadece şu acayip tutarsız davranışlarımdan ve paylaşımlarımdan bile belli ve gözler önünde. Lütfen savcılıklara suç duyurusunda bulunmayın. Yaptıklarıma çok pişmanım.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Emre Dorman Sabetaycı mı, beni neden engelledi?

Haftalar önce bir gün, Emre Dorman’ın profilinde ”Emre Dorman! Sen de Sabetaycı bir gizli Yahudi misin? Caner Taslaman ile bir akrabalığın ya da bilinmeyen bir bağlantın var mı?” mealinde, son derece medeni tarzda bir yorumum/sorum olmuştu. 

O vakit engelledi de, yoğunluktan ben mi fark edemedim, yoksa birkaç gün önce bu şebekeyi tam anlamı ile alemin gözleri önüne serip Caner Taslaman’ı bile aciz düşürdüğüm vakit mi kızıp ya da belki de panikleyip engelledi, düşündüm, taşındım, bilemedim. 

Ne vakit engellemiş olursa olsun, asıl mesele, neden engellediği… Küfür, hakaret, tehdit mi ettim… Saldırgan ve kırıcı bir üslup mu sergiledim… Cevap alamadığım halde, devamında da baskıcı ve kırıcı bir üslubum olmadı. ‘Hayır. O nereden çıktı? Ben Sabetaycı değilim’ dersin, benim bir bildiğim varsa da, o nedenle bu soruyu sormuşsam, bu cevabının üzerine o kısma geçerim. Engellemenin, bu derece geri durmanın, tuhaf davranmanın gereği nedir. 

‘Engellendi’

Emre’nin bu yaptığı bir yana, Caner Taslaman da tuhaf… Açıkça Sabetaycı olduğunu iddia ettim. Haftalarca görmezden gelmeye çabaladı. Sonunda yayıldı, herkes sordu, bu defa kendini savunmaya kalktı, iddia sahiplerine terbiye sınırları dışında, bayağı kelimelerle saldırdı ama açık, net bir cümle ile “Ben Sabetaycı değilim” diyemedi. 

Bir ata sözü var bilir misiniz? 
– En sağlam zincir bile, en zayıf halkası kadar sağlamdır. 


Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi