Tipik bir AKP iki yüzlülüğü; Seferberlik ilan etmişler…

ahmet davutoğlu, Karay Yahudileri, içimizdeki israil, gizli yahudiler, ülker, ali ülker, sabri ülker, murat ülker, gizli yahudiler, Özgecan Aslan, ibnelik, eşcinsellik, livata - eşcinsel ilişki, zina,

Karay Yahudisi kökenlere sahip boşbakanımız Devitoğlu “Kadına yönelik şiddete karşı seferberlik başlatıyoruz” demiş. 

Özellikle son beş altı senedir bu seferberlik halinin zaten uygulandığını görüp duruyoruz. Ama bu kadar yıl sonra bile somut bir gelişme göremiyoruz. Tabandan gelen bir düzelmeyi hiç mi hiç göremiyoruz.

Nerede ise her kadının başına bir koruma polisi dikmeye varacak kadar cahilce, yanlış, isabetsiz politikaların belirlendiğini ve uygulanmaya çalışıldığını gördük. İl Emniyet müdürlerinin “Şu kadar bin polisimi kadınları korumaya tahsis ettim. Daha şu kadar bin polise daha ihtiyacım var. Ben ne yapabilirim.” şeklindeki açıklamalarını dinledik. Türkiye’nin bir polis devletine dönüştüğünü, bu polislerin angarya işlerle görevlendirildiğini, milli ekonomimize çok büyük bir yük olduğunu gördük. 

Her kadının başına tek tek bir koruma polisi de verilse kadınlar korunamaz. Manevi-ahlaki eğitim verilmeden, Türk aile yapısını perişan eden TV kanalları, filmler, diziler, kadın programları, gazete yayınları, gazetelerin kadın ekleri, kadın dergileri hizaya getirilmeden ve kadınları şımartan, özgürlük söylemleri ile batağa sürükleyen başta Masonik kökenli ya da Misyoner kökenli ama gerçek yüzünü gizleyen yapılanmalar ve türlü amiller yasal destekle ortadan kaldırılmadan, hiçbir ciddi çözüme gidilemez. Polis teşkilatına harcanan para maddi ve manevi sahada eğitimin kalitesinin artırılmasına harcansa idi, bunca yıl sonra tabandan gelen ve engellenemeyen bir düzeliş olacaktı. Oysa AKP hükümetleri ve liderleri demagog söylemler ile halı uyuturken, diğer yandan eşcinselliği, zinayı ve hatta evlilerin zinasını bile serbest bıraktı. İnsanları manen öldürüp domuzlaştıran domuz etini bile kasaplık hayvanlar arasına katıp serbest bıraktı. Zamanında çok ciddi toplumsal tepki ile karşılaşan kilise evleri yasal korumaya almak için yasa bile değiştirdi. Misyonerleri eleştirenleri “Hakaret ve tehdit” suçlamaları ile cezalandırdı. 

Aslında parti logosunda bile Siyonistlerin yedi kollu şamdanı bulunan ve tamamen CIA-MOSSAD ortak projesi olarak kurulan AKP, görevini yerine getirdi. Şimdi bu gibi söylemlerle, halkta biriken enerjiyi boşaltmaya, keklik olanları hala avlamaya çalışmaktan başka bir şey de yapmıyor. 

Kadını koruyacağız diye devlet eli ile tam bir kaos oluşturuldu. Erkek itildi, kakıldı, ikinci sınıf görülür oldu. “Haksızlığa uğrasan bile susacaksın” ayarına getirildi. On gün evli kaldığı kadına bir ömür nafaka vermekle cezalandırıldı. Cezaevleri ayrıldığı karısına nafaka ödeyemeyen girip çıkıp duran erkeklerle doldu. Kadın daha da şımardı. Daha çekilmez tavırlara girdi. Kendini devlet yerine koydu. Ve erkek de yapısı gereği erkeklik yaptı. Adliyede, onlarca polisin arasında bile olsa kadının vurdu. Hep beraber izledik bunları… Gördük ki polis bir kaç metre yakınında iken bile, kadınlar kocaları tarafından yine vuruldu. Tasvip ediyor muyuz? Hayır. Ama görünen köy klavuz istemez. Kadınlar yine vurulacak. Çünkü bu sistemin mimarları, şu anda hala gücü elinde bulunduran derinler, bu milletin kadınını da erkeğini de insandan saymıyorlar. Goyim diyorlar ve dünyalarını da ahiretlerini de perişan etmeye hakları olduğuna inanıyorlar. 

Artık goyimler intikam almalı. Artık düzeni kuran kriptolar al aşağı edilmeli. Yoksa hiçbir şey düzelmeyecek. 

Mehmet Fahri Sertkaya|Akademi Dergisi

Tek eksiğimiz tesettür mü? Özgecan Aslan hadisesi hakkında gereksiz tartışılıyor.

Özgecan Aslan, tesettür, kadın istismarı, Cinayet, tecavüz,

Boş boş tartışıyorlar. 

Gayri islami bir yaşam nedeni ile felakete sürüklenmiş bir genç kızın vebalini bile Müslümanlara yıkmaya çalışıyorlar. Ahlaklı, haya sahibi, Allah’tan ve kul hakkına girmekten korkan, bir canı haksız yere öldürünce bütün bir insanlığı öldürmüş kadar büyük günah olduğunu bilen müslümanları böylesine iğrenç bir hadisenin asıl müsebbibi göstermeye çalışıyorlar. Sanki bir müslümanın gözünden bakılınca bu üzücü olayın tek sebebi “maktulenin tesettürlü olmaması” imiş gibi, kendi takıntıları ile yorumlar yapıyorlar. Gece gündüz kafaları ayık olmayan. türlü türlü akıl giderici maddeler kullanan, aile ve akrabalık bağları minimize olmuş, bu güne kadar kendilerine de topluma da bir faydaları görülmemiş, bu güne kadar kaç karşı cinsle evlilik dışı ilişkiye girdiğini de, sosyal düzeni nasıl bozduğunu, muhatabına ve topluma nasıl bir zarar verdiğini de bilemeyen, kalbini/gönlünü ve haya duygusunu yitiren düşük tipler, kendilerinden beklenecek bir tavrı sergiliyorlar.

Bizim açımızdan mesele sadece tesettür meselesi değil. Biz her fırsatta medenice izah ediyoruz. Tesettürlü bir kadın ile mü’min bir erkeğin bile, aralarında üçüncü bir kişi geçecek kadar boşluk bırakmaları farz. Her ne bahane ile olursa olsun, her nerede olursa olsun, bundan daha yakın olmaları haram… Zina haram olduğu gibi, zinaya götüren her şey haram. El tokalaşması da haram. Kadının koku sürünmesi de haram. Neden? Çünkü bu durum bu insanları kısa bir süre sonra cinsi etkileşime götürür. Onlar da tesettürlü bir kadına otobüste yapılan bir tacizin fotosu ile aklanıp paklanmaya, kendilerini çok medeni ve bizleri de gerici göstermeye çalışıyorlar. Biz diyoruz ki, yarı çıplak bir kıyafet ile, daracık bir pantolon, incecik bir bluz, dikkat çekici bir göğüs dekoltesi ile, on metreden alınabilen bir parfüm kokusu ile ve de aile fertlerinden hiçbir kimse yanında olmadan, kapalı bir odada bir doktor ile bir genç kızın bir arada olması haram olduğu gibi, tesettürlü bir kadının da bir başına, yabancı bir doktorla, parfüm kokuları ile, rahat kaş, göz ve dudak hareketleri ile bunu yapması da haram. Tacizin ve tecavüzün önüne geçilmesi için lazım olan tek şey tesettür değil… Birbirine nikah düşen bir kadınla bir erkeğin kapalı bir mekanda bir arada durmaları haram. Kadın tesettürlü de olsa haram. Bunlar bir günah işlemeseler bile sopa cezası ile cezalandırılırlar. Çünkü o sefer bir günah işlenmemişse de çok yakında mutlaka işleyecekler. Ateşle barut bir arada durmayacağı gibi kadınla erkek de durmayacak.  

Mesele sadece tesettür değil… Mesele algı bozukluğu… Mesele din duygusu, ahlak duygusu ile ancak doldurulabilecek devasa iç sıkıntısının, inatla ideolojiler ile, felsefe ile, psikologlar ile, terapiler ile, türlü tedaviler yöntemleri ile, türlü ilaçlar ile, türlü uyuşturucu ve alkol ihtiva eden maddeler ile, sürekli değiştirilen karşı cinsten arkadaşlar ile doldurulması gayreti… Dünya tarihi boyunca hiç kimse ve hiçbir yönetim şekli, sırf dini sebeplerle yoktan var edilmiş ve hayat verilmiş insanın, dinden ve manevi ilimden-terbiyeden başka bir şeyle bu boşluğunu doldurmasını sağlayamadı. 

Ben katillerin en ağır cezalar ile cezalandırılmasının da hukuka aykırı olduğu kanaatindeyim. Çünkü en başta mevcut sistem, böyle bir felakete götüren sebepleri ortadan kaldırmadı. Yargının ilk vazifesi suça ceza kesmek değil, suça mani olmaktır. Suça götüren her şeye mani olmaktır. Katillerin uyuşturucu madde ve alkol kullanmasına mani olamaması, bu maddelerin piyasada rahatça bulunmasına mani olamaması, en başta bu maddeleri üreten, dağıtan ve satan kişilere mani olamaması, ayrıca maktulenin tahrik edici yaşam tarzına ve kıyafetine mani olmaması, yargının-devletin suçudur. Nihayetinde katiller yine katildir ama bunlar katiller açısından da hafifletici unsurlardır.

Haydi şimdi boş boş tartışmasınlar. Bir türlü ayık ve sağlıklı olmayan kafaları hukuka, ilme falan basmaz ama en azından tecavüze uğrayanların kaçı gerçek anlamda tesettürlü hanımefendiler ve kaçı gerçek anlamda diğer islami kurallara uyan ve insanın hayvandan daha vahşi olabileceğini bilip tedbir alan kişilermiş meydana sersinler ve de bilimsel bir veri oluşsun. 

Ve hiç kimse Allah’tan da daha merhametli imiş gibi tavırlar takınması. Samimiyetsizce timsah göz yaşları dökmesin. Allah kimsenin başına sebepsiz felaket vermez. Allah kimseye mühlet vermeden bela da vermez. 

Mehmet Fahri Sertkaya|Akademi Dergisi

Hiç şüphesiz tacizler ve tecavüzler devam edecek.

Yarı çıplak, gevşek, tedbirsiz gezen her kız ya da genç kadın taciz ediliyor. Bu, bu güne kadar, dünya tarihi boyunca hep böyle oldu, bundan sonra da böyle olacak. Kadınla erkek arasındaki cinsi çekim o kadar kuvvetlidir ki kuralsız yaşamayı tercih eden kadınlar, kendilerini korumakla görevli polisler tarafından bile taciz ediliyorlar. Sebebi de erkeğin nefsine hakim olamaması. Evet doğru, erkek nefsine hakim olamıyor. O şartlarda bile nefsine hakim olmak zorunda. Pekiyi erkek neden nefsine hakim olamıyor? Kadın nefsine hakim olamayıp yarı çıplak giyinip serbestçe gezindiği için değil mi?.. 

Kadın “İstediğim gibi giyinir, istediğim yerimi açıp sergiler, istediğim ortama canımın istediği kılık kıyafette ve tarzda giderim. İstediğim kokuyu sürer, istediğim kişiyi tahrik ederim. Canım istediği anda istediğim kişi ile işveli, nazlı, gülücüklü kahkahalı konuşurum. Erkek de kendine hakim olsun” şaşkınlığını sergilediği için değil mi?..

Erkek deney tahtası mıdır? Önce bu kadınlar kendilerine hakim olsunlar? Bir de bu tiplerin en başta kendi nefislerine hakim olmayıp “Bizim suçumuz ne? Erkeklerin niyeti bozuksa, nefislerine hakim olamıyorlarsa suç onların?” demeleri de ne kadar ciddi surette nefislerinin ellerine düştüklerinin ayrıca bir göstergesi değil mi? Hem bu kadar kabahatli olacaksın, hem de kendinde hiç kabahat görmeyeceksin, bu mudur kadının nefsine hakimiyeti? 

Erkek kadar, kadın da nefsine hakim olmalı. Erkekten önce kadın nefsine hakim olmalı. İşte bu gazeteler ve TV’ler kadını manen, fikren ve ahlaken bozunca, çırılçıplak günlük hayatın içine sokunca, peşi sıra her ama her kurulu düzenin bozulacağını bildiklerinden, milletin ve memleketin perişan olacağını bildiklerinden, kadın üzerinden bunu yapıyorlar. Her gün her dakika kadını şımartıyorlar. Daha da, daha da, daha da yoldan çıkartıyorlar.

Mehmet Fahri Sertkaya|Akademi Dergisi